Farsça kökenli bir sözcük olan "Dilhun", dil ve "hun" eklerinin birleşimi ile türetilmiş. Dil, Farsça'da gönül veya kalp anlamına gelirken, hun eki, kan ağlayan veya kan döken anlamını taşır.

Divan ve Tasavvuf edebiyatında sıklıkla kullanılan bu kelime, derin bir keder ve üzüntüyü ifade eder. İşte "Dilhun" kelimesinin anlamı, kökeni ve kullanımıyla ilgili merak edilen tüm detaylar...

karistirilan-kelimeler

Dilhun'un Anlamı ve Kökeni

Dilhun kelimesi, Farsça "dil" (kalp) ve "hun" (kan ağlayan) kelimelerinin birleşmesiyle oluşur. Kelimenin tam anlamı, "yüreği kan ağlayan" ya da "mutluluktan nasibini almamış, çok üzgün kimse" şeklindedir. Dilhun, özellikle tasavvuf ve Divan edebiyatında, içi kan ağlayan, derin keder ve üzüntü içinde olan kişileri tanımlamak için kullanılır.

"Dilhun"un Edebiyat ve Günlük Dil Kullanımı

Tevfik Fikret'in "Ne zaman kıbleye dönsem dilhun / Seni bir mahfede pûyan görürüm" dizeleri, kelimenin edebiyatımızdaki derin ve duygusal kullanımını gösterir. Dilhun, günlük dilde de benzer bir şekilde, derin üzüntü ve hasret hisseden kişileri ifade etmek için kullanılır.

Benzer Farsça Kökenli Kelimeler

Dilhun dışında, "Dilaver" (korkusuz, cesur), "Dilan" (Gönüller) ve "Dilrüba" (Gönül çeken sevgili) gibi Farsça kökenli başka kelimeler de dilimizde yer alır. Bu kelimeler, Dilhun gibi, duygusal ve derin anlamlar içerir.

“Ne zaman kıbleye dönsem dilhun / Seni bir mahfede pûyan görürüm” - Tevfik Fikret

Dilhun kelimesinin günümüzdeki kullanımı ve edebi değeri, kelimeyi sadece bir terim olmaktan öteye taşıyor. Sözcüğün kökenini ve anlamını daha iyi kavrayabilmek için, Osmanlı dönemi eserlerine ve Farsça kökenli kelimelere olan ilgiyi sürdürmek önem taşıyor.

Editör: AYHAN BAYRAKTAR