Tevessül, dua sırasında Allah’a yaklaşmak, bir dileğin kabul olması veya bir musibeti defetmek için Allah’ın güzel isimlerinden veya sıfatlarından birini, yapılan iyi bir işi veya yaşayan doğru bir kişinin duasını aracı olarak kullanmak anlamına gelir.
Tevessülün Dini Dayanağı Var mı?
Kur’an-ı Kerim’de “vesile” kelimesi iki yerde geçmektedir.
Maide suresindeki ayette müminlerin Allah’a yaklaşmak için “vesile” aramaları gerektiği belirtilmektedir. Ayetteki vesileden maksat ise Allah’a boyun eğerek, O’nun hoşnutluğunu kazanacak güzel işler yaparak O’na yaklaşmaktır.
"Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz." Maide 5/35
" İnsanların yalvardıkları o varlıkların Allah’a en yakın olanları bile rablerine daha yakın olabilmek için vesile ararlar; O’nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Rabbinin azabı gerçekten sakınılması gereken bir azaptır." İsra 17/57
Salihlerin Duasıyla Aracılık
Yaşayan doğru bir kişinin duasıyla aracı kullanıma (tevésül) da izin verilmiştir. Bu konuda hadislerde şu ifadeler yer almaktadır:
- “Sizden biriniz yağmur isteyeceği zaman, eli açık ve cömert olan kimseye yağmur duası yaptırsın.” (Buhârî, Deavât, 13)
- “Biriniz hayır işi yapmak istediği zaman salihlerin duasını alsın.” (Tirmizi, Deavât, 92)
Ancak Allah’tan başkasından bir şey istemek caiz değildir. Dua sadece Allah’a yapılır, istekler O’na arz edilir.
Şöyle bir örnek verelim: Hastasınız, Allah'tan şifa istiyorsunuz, ancak doktora gidip ilaç kullanıyorsunuz. Yine de siz şifanın Allah'tan olduğunu, doktor ve ilacın vesile olduğunu biliyorsunuz. İşte tevessülün aslı budur.
Bu açıklamadan sonra şimdi de TDV İslam Ansiklopedisinden ilgili bölümün özetini paylaşalım:
İslam'da Tevessülün Yeri ve Çeşitleri
İslam'da dua ederken aracı olarak kullanılan tevessül kavramı, yüzyıllardır tartışılan konulardan biridir. Tevessülün farklı türleri, dini metinlerdeki yerleri ve alimlerin bu konu hakkındaki görüşleri haberimizde...
İslam dininde, Allah'a daha yakın olmak ve duaların kabulünü istemek amacıyla kullanılan tevessül kavramı, yüzyıllardır teologlar ve alimler arasında önemli tartışmalara konu olmuştur. Tevessül, temel olarak bir aracı vasıtasıyla Allah'a yaklaşma anlamına gelir. Bu aracı, Hz. Peygamber, veliler, salih ameller veya Allah'ın güzel isimleri olabilir. Bu yazımızda, tevessülün ne olduğu, İslam'daki yeri ve farklı türleri hakkında detaylı bir inceleme yapacağız.
Tevessülün Kökeni ve Anlamı
Tevessül, "vesl" kökünden türemiş bir Arapça kelimedir ve "bir aracı vasıtasıyla maddî veya mânevî derecesi yüksek birine yaklaşmayı arzu etmek" anlamına gelir. İslam'da tevessül, müslümanın işlediği salih amelleri, Hz. Peygamber'i veya velileri vesile yaparak Allah'a yakınlaşmaya çalışması şeklinde ifade edilir.
Kur'an-ı Kerim ve Hadislerde Tevessül
Kur'an-ı Kerim'de tevessül kelimesi açıkça geçmese de, "vesile" kelimesi geçen ayetlerde müminlerin Allah'a yakınlaşmak için vesile aramaları gerektiği belirtilmiştir. Hadislerde ise Hz. Peygamber'in ve sahabelerin tevessülde bulunduklarına dair birçok rivayet bulunmaktadır.
Tevessülün Çeşitleri ve Alimlerin Görüşleri
Tevessül, genel olarak şu şekilde sınıflandırılabilir:
- Allah'ın zâtı, isimleri ve sıfatlarıyla tevessül: Tüm alimler bu tür tevessülü caiz görmektedir.
- Hz. Peygamber ile tevessül: Hz. Peygamber'in (s.a.v) zatıyla veya onun şefaatini isteyerek yapılan tevessül:Bütün âlimler Hz. Peygamber’le tevessülde bulunmayı câiz görmüştür.
- Kuraklık dönemlerinde ashap Hz. Peygamber’le tevessülde bulunarak Allah’a dua ediyor ve duaları kabul görüyordu. Onun vefatından sonra amcası Hz. Abbas (r.a) ile tevessülde bulunulmuştur (Buhârî, “İstisḳāʾ”, 3)
- Hz. Peygamber'in (s.a.v), gözleri görmeyen bir sahâbîye kendisiyle tevessülde bulunarak Allah’a dua etmesini söylemiş, sahâbî yaptığı duadan sonra görmeye başlamıştır. (Tirmizî, “Daʿavât”, 119
- Hz. Ömer’in Abbas ile tevessülde bulunması sonuçta Hz. Peygamberle (s.a.v) tevessül etmek anlamına gelir. İmam Mâlik, Resûlullah’ın kabrine yönelerek tevessülde bulunmayı caiz görmüştür.
- Amel-i salihe tevessül: Salih amellerle Allah'a yaklaşmak şeklinde yapılan tevessül, genel olarak kabul görmüştür.
- İbn Mes‘ûd’un teheccüd namazı kıldıktan sonra, “Allahım, emrettin itaat ettim, davet ettin icabet ettim, beni bağışla!” şeklindeki duası ashabın bu tür tevessüle başvurduğunu göstermektedir.
- Müttaki ve salih müminlerin duasıyla tevessül: Bu tür tevessül de alimler tarafından caiz görülmektedir.
- Peygamber Efendimiz (s.a.v) umreye giden Hz. Ömer’den kendisi için dua etmesini istemiştir. Sahâbîler de sıkıntılarının giderilmesi için Resûlullah’ın duasına başvurup tevessülde bulunmuştur
- Hayatta olan veliler ve salih müminlerin zatıyla tevessül: Bu konu, alimler arasında en çok tartışılan konulardan biridir.
- Hz. Ömer’in (r.a) Abbas b. Abdülmuttalib ile tevessül etmesi bu konunun bir delilidir.
- İmam Şâfiî’nin Ehl-i beyt’in yanı sıra Ebû Hanîfe ile, Ahmed b. Hanbel’in de Şâfiî ile tevessül ettiğine dair sahih rivayetler vardır.
- Ebû Hanîfe gibi düşünen alimler ise “Filân velînin veya sâlih kulun hakkı için senden şunu niyaz ederim” şeklinde yemin mânasına gelebilecek ifadelerle tevessülün câiz olmadığını tahrîmen mekruh olduğunu söylerler.
- Peygamberler, veliler ve salih kullarla ölümlerinden sonra tevessülde bulunmak: Bu konuda da alimler arasında önemli görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
- Eş‘ariyye, Mâtürîdiyye ve Sûfiyye’ye mensup âlimlere göre ölümlerinden sonra da Allah’ın iyi kullarıyla tevessül edilebilir.
- Kabir ziyaretinde ölülere selâm verilmesi onların da ruhen buna mukabele etmesini gerektirir.
- İbn Teymiyye’den itibaren bu tevessülü câiz kabul etmeyen Selef âlimlerine göre tarihte putperestlik; ölen sâlih kişilerden yardım dilemekle başlamıştır.
- TDV İslam Ansiklopedisi'nde bu konuda şu görüş paylaşılmıştır: "Sâlih amellerin yanı sıra hayatta olan iyi kulların duasıyla tevessülde bulunmanın câiz görüldüğü hususunda ihtilâf yoktur. Hayatta iken ve ölümlerinden sonra Hz. Peygamber’in, velîlerin ve sâlih kulların zatıyla tevessülde bulunmayı şirk saymak ise isabetli görünmemektedir."
- Hz. Peygamber’in (S.A.V) dualarında bazı tesbih lafızlarını zikrettikten sonra, “Ruhun (Cibrîl) ve meleklerin rabbi olan Allahım!” diye niyaz edip Allah katında yüksek makam sahiplerini zikretmesi ise dikkat çekici bir uygulamadır (Müslim, “Ṣalât”)