Sanat, bir milletin kimliğini, kültürünü ve duygularını ifade etmenin en güçlü yollarından biridir. Mustafa Kemal Atatürk'ün "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" sözü, sanatın bir toplum için ne kadar hayati olduğunun altını çizer. Sanatın birçok formu arasında tiyatro, insanoğlunun hikayelerini, duygularını ve düşüncelerini sahne üzerinde canlandırarak toplumsal bilinci ve empatiyi güçlendirme konusunda benzersiz bir yer tutar.
27 Mart 2024'te kutlanacak olan Dünya Tiyatro Günü'nün 64. yılı, tiyatronun kültürümüzdeki yerini ve önemini bir kez daha hatırlatıyor. UNESCO ve Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü'nün (International Theatre Institute) çabalarıyla 1961 yılında hayata geçirilen bu özel gün, tiyatronun dünya çapında tanıtılması ve sahne sanatlarının toplumsal gelişime katkısının vurgulanması amacını taşıyor.
Türkiye'de tiyatro, ne yazık ki henüz hak ettiği değeri ve desteği tam anlamıyla bulamamış durumda. Devlet tiyatrolarının çoğunluğu büyük şehirlerde toplanmışken, diğer illerimiz bu sanat dalından mahrum kalıyor. Ancak, Türk tiyatrosuna olan ilgi giderek artıyor; tiyatro izleyicisi sayısının son yıllarda önemli ölçüde yükseldiğini görüyoruz.
Pandemi döneminde büyük zorluklar yaşayan özel tiyatrolar ise hem devletten hem de tiyatro severlerden daha fazla destek bekliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sağladığı destekler, bu zor dönemde tiyatroların ayakta kalabilmesi için hayati önem taşıyor. Ancak tiyatro emekçileri, bu desteklerin yeterli olmadığını ve daha şeffaf bir süreç yönetimi talep ediyor.
Tiyatro, bir toplumun aynasıdır ve toplumsal değişimin önemli bir aracıdır. Tiyatro, bireyleri bir araya getiren, onlara düşündüren, güldüren, ağlatan ve en önemlisi hissettiren bir sanat dalıdır. Dünya Tiyatro Günü'nün 64. yılında, tiyatroya olan desteğimizi artırarak bu değerli sanatın gelişimine katkıda bulunmak ve gelecek nesillere aktarmak bizim elimizde.