Harmancık Müftüsü Recep Erkan'ın köşe yazısı.
İnsan ömrünün en önemli duraklarından biri olan gençlik, karakterin şekillenerek kök salmaya başladığı hassas bir dönemdir. İyi değerlendirildiğinde dünya ve ahiret saadetini kazandıracak bir süreç olan gençlik aynı zamanda Hz. İsmail’in teslimiyetini, Hz. Yusuf’un onurunu, Ashâb-ı Kehf’in samimiyetini tecrübe etme imkanı veren; Hz. Meryem’in iffetini, Hz. Hatice’nin cesaretini, Hz. Âişe’nin de ilim sevdasını gönle nakşedebilme fırsatı sunan bulunmaz bir hazinedir. Duyguların ve kimlik arayışının yoğun yaşandığı bu dönemde kulluğunun bilincinde olan genç, gençliğini nerede ve nasıl harcadığından hesaba çekileceği sorumluluğu ile hareket ederek bu eşsiz nimetin kadir ve kıymetine yaraşır şekilde bıkmadan usanmadan çalışır ve iyiliği paylaşmanın derdini taşır. Genç iken yapılanların önemine dikkat çeken Allah Rasûlü (s.a.s) “İffetini koruyan ve gönlü mescitlere bağlı olan gencin mahşer günü Allah’ın arşının gölgesinde gölgeleneceği” müjdesini vermiş diğer taraftan da “İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin kıymetini bilin!” uyarısında bulunmuştur. Bu nedenle risaletin ilk gününden itibaren başta Hz. Ali olmak üzere İbn Abbas, İbn Ömer, Üsame b. Zeyd ve Cabir b. Abdullah gibi genç sahabeler de tıpkı büyükleri gibi Rasulullah (s.a.s)’e iman ederek İslam davasına sahip çıkmışlardır. Üzülerek belirtmeliyiz ki gençlerimizin umut ve hayallerini çalan, heyecan ve enerjilerini istismar eden kötü niyetli kişiler öteden beri hep var olagelmiştir. Nefse hoş gelen, akıl ve gönülleri çelen bir takım hilelerle hareket eden art niyetli bu kişiler, gençleri ailelerinden ve toplumdan kopararak mahremiyet sınırlarını aşmalarına, uyuşturucu, alkol ve kumar gibi kötü alışkanlıklara müptela olmalarına, hatta zararlı bazı akımlara kapılıp heder olmalarına sebep olabilmektedirler. Ailesinden ve çevresinden yeterli anlayış, ilgi, saygı ve sevgi görmemiş, sorularına ikna edici cevaplar bulamamış adeta yalnız ve çaresiz kalmış gençlerimiz, ne yazık ki din ve mukaddesatımızı ifsat edici bir takım kirli odakların kolayca hedef tahtası haline gelebilmektedirler. Bu durumda bize düşen görev, ister sanal âlemde olsun isterse gerçek dünyada olsun gençlerimizi dolayısıyla da toplumumuzu tehdit eden şerr odaklarının planlarını boşa çıkaracak adımlar atmak, gençlerimize rehberlik ederek onları inanç ve medeniyetimizin sarsılmaz değerleri ile buluşturmak olmalıdır. Unutulmamalıdır ki bir milletin geleceği, en büyük imkânı ve vazgeçilmez zenginliği gençlerdir. Gençliğine sahip çıkan, onları eğitimli ve güzel ahlaklı yetiştiren toplumlar geleceklerini inşa etmiş demektir. Aziz milletimizin bekası için gençlerimizi iyi anlamalı, onlara değer vermeli, düşüncelerini, hayat tarzlarını, giyim kuşamlarını yargılayarak dışlamak yerine onlara kucak açmalı ve seslerine kulak vermeliyiz. Şuurlu nesiller için gençlerimizi sahih dini bilgiyle ve milli kültürümüzle donatarak onlara rol model olmaya gayret etmeliyiz.