Recep Akakuş yazdı
Cumhuriyet döneminde Harabeye dönen Baba Sultan Külliyesi’nde yer alan mimarî eserler ile ancak, Merhum Kâzım Baykal’ın gayret ve önderliği ile Bursa Tarihi Eserleri Koruma Derneği ilgilenmiş, Baba Sultan Külliyesi’nde yer alan türbe ve camii-aslına uygun olarak-restore edilmiştir. Destek verenlere ve katkıda bulunanlara rahmetler diliyorum.
Belgeler incelendiğinde görülüyor ki, 1935-1940 yılları arasında devletçe Bursa ve İnegöl coğrafyasında bulunan vakıf eserleri üzerinde önemle durulmuş ve yönetim açısından yeni bir yapılanmaya gidilmiştir.
İnegöl’de “Hacı Hafız” lakabı ile şöhret bulan ve 1909-1956 yılları arasında kesintisiz 47 yıl İshak Paşa Camii‘inde imamet hizmetini yürüten Merhum Hafız Ahmet Kabataş‘ın temsil ettiği vakıfmemurluğu kaldırılarak İnegöl coğrafyası’ında yer alan vakıf eserler, Yenişehir ilçesi vakıf memurluğuna bağlanmıştır. Ardından da yeni tescil işlemleri devreye konmuş ve -tabir caiz ise- İnegöl’deki vakıf eserleri üzerinden bir sam yeli geçmiştir. Dönemin mahkeme safahatında bunun izleri, görülmektedir.
MEZARLIKLAR YOK EDİLDİ
Bu yıllarda başta Baba Sultan türbe ve camiinin çevresinde olmak üzere İnegöl-İshak Paşa Camii çevresinde yer alan mezarlıklar ile Cuma Mahallesi, Sinan Bey Mahallesi, Yenice Mahallesi ve Hamidiye Mahallesi mezarlıkları da kaldırılmıştır.
Yeni mezarlıklar ise kasaba dışına çıkarılarak biri, Ankara yolu üzerinde bir diğeri de Deydinler yolu üzerinde kurulmuştur. İshak Paşa’nın, cami mihrabı önünde ve dış bahçede yer almış olan mermer kaplı mezarı da 1937 yılında kaldırılarak lahid mermerleri ve şahide-taşları, eşi Sultan Hatun türbesine nakledilmiştir.
Babasultan halkı için, Orhan Gâzî devrinde görülen avcılık, kestane ve ceviz toplayıcılığı, zaman içinde Bursa Darphanesi için odun-kömürü hazırlayıcılığı’na dönüşmüştür. Bu vesile ile de tekâlif-i divaniye adı verilen vergiden muaf tutulmuşlardır.
GEYİKLİ BABA’NIN TERCİHİ
Bursa’da şehrî ve de medenî, sosyal bir ortamda yaşamayı ve irşad hizmetini böyle bir ortamda sunmayı yeğleyen Abdal Musa’ya karşın Geyikli Baba, irşat hizmetinde kırsalı ve de fakrı seçmiştir. Ancak, devlet ile de irtibatını kesmemiştir. Turgut Alp aracılığı ile de olsa Orhan Gâzî ile daima diyalog içinde bulunmuştur. BursaBey sarayı bahçesine teberrüken dikmiş olduğu kavak/çınar ağacı, hem Geyikli Baba’yı ve hem de dervişlerini, siyasî iktidarı elinde bulunduran Orhan Gâzî’ye, daima, hatırlatmıştır.
Baba Sultan Türbesi’ndeki ikinci Babaya gelince, bunun gerçek kişiliğinin kim olduğu hususunu, Yıldırım Beyazıt devrinde ve O’nun davet etmesi üzerine Bursa’ya gelmiş olan İshak-ı Kâzerûnî dervişleri ile açıklamak -kanaatimce- en uygun yol olacaktır.Çünkü Yıldırım Beyazıt, Amasya’dan getirdiği Ali Yârî liderliğindeki Kâzerûnî dervişlerini Bursa coğrafyasına getirip yerleştirmiş ve Bursa’da onlara - bizzat- tekke ve zaviye kurmuştur. Geyikli Baba Köyü’nün yakın civarında da “Kul-Yâr” adıyla bir yerleşim alanı tesis olunmuştur.
Bu köy, Yıldırım Beyazıt tarafından vakfedilerek -malî yöndenGeyikli Baba Köyü’ne bağlanmıştır. Daha sonraki yıllarda, Kul-Yâr Karyesi, tamamen Geyikli Baba Karyesi ile birleştirilmiş ve iki köyün birleştirildiğini ifade için de Geyikli Baba Köyü’ne Babaylar adı verilmiştir. Yani iki babanın bulunduğu köy anlamında bu isim, kullanılmıştır. Şüphesiz yaptığımız bu yorum, ikinci sanduka altında yatan babanın, Germiyân- oğulları’na mensup bir şehzâde olmasına ve de Balım-Sultan lakabı ile anılmasına engel teşkil etmez.