Bir ders verme" niyetinde olanlara da önemli bir çağrıda bulundu. İşte Albayrak'ın o yazısı
Hakan Albayrak'tan bir vefa yazısı
Hakan Albayrak, kırgınlıklarına, dargınlıklarına rağmen kritik bir dönemeçten geçen AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'a olan vefasını anlamlı bir yazıyla dile getirirken "Bir ders verme" niyetinde olanlara da önemli bir çağrıda bulundu. İşte Albayrak'ın o yazısı:
"Bu seçimde AK Parti’ye bir ders verelim” diyen bazı İslamcı seçmenlerin dikkatine
Liberallerin öne çıkmasından mı rahatsızsınız?
Bazı belediyelerin şımarmasına mı kızdınız?
İlinize tayin edilen şu veya bu bürokratın zulmünden mi muzdaripsiniz?
Milletvekili aday tercihlerinde yapılan bazı saçmalıklardan mı şikâyetçiniz?
Muhtemelen haklısınız.
“Öyleyse AK Parti’ye bu seçimde oy vermeyelim, ders verelim” diye düşünmekte haklı değilsiniz ama.
Ümmetin maslahatı söz konusu.
İrili ufaklı karın ağrılarınıza / ağrılarımıza ümmetin maslahatını nasıl kurban edersiniz?
Diyelim ki siz oylarınızı esirgediğiniz için AK Parti 1 koltuk eksikle Meclis çoğunluğunu kıl payı kaybetti ve bunun neticesinde Yasin Börü’nün katillerine, Türk ve Kürt ırkçılarına, Kemalist istibdat sevdalılarına, bütün İslamcıları IŞİD’ci veya Hizbullah’çı yaftasıyla zindana tıkmayı kafaya koyan “Paralel Devlet” ajanlarına gün doğdu; kendinize değilse kime “ders” vermiş olacaksınız?
AK Parti’ye “ders” vermenin kendi ayağınıza / ayağımıza sıkmak anlamına geldiğini göremeyecek kadar ferasetsiz olamazsınız!
AK Parti’ye yönelttiğiniz / yönelttiğimiz eleştirilerin alayını toplasak sadece ve sadece başörtüsüne özgürlüğü bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Kürt Açılımı’nı bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece “One Minute” çıkışını ve ona bağlı olarak İsrail’le askeri işbirliğinin sona erdirilmesini bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Gazze’yle dayanışmayı bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Kemalist “Andımız”ın kaldırılmasını bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Mogadişu’nun yeniden inşasını bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Bosna-Sırbistan-Hırvatistan üçlü mekanizması kurularak Boşnakların yeni bir felaketin eşiğinden döndürülmesini bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece yerli savunma sanayii hamlesini ve dolayısıyla emperyalistlere bağımlılıktan kurtulma gayretini bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Mursi ve İhvan yandaşlığını bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Suriye halkına ve Suriye Devrimi’ne verilen desteği bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece Salih Mirzabeyoğlu’nun, Yakup Köse’nin serbest bırakılmasını, diğer İslamcı mahkûmlar için de hürriyet perspektifinin doğmasını bile gölgelemeye yetmez.
Alayını toplasak sadece ve sadece İmam-Hatip okullarının ihyasını bile gölgelemeye yetmez.
Şimdi bir tarafta bütün bunlar ve daha nice güzellikler, öbür tarafta AK Parti’ye yönelttiğiniz / yönelttiğimiz eleştiriler; elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, o eleştirilere istinaden bütün bu güzellikleri riske atmaya değer mi?
Sıhhatli bir kafayla yapılan hiçbir maslahat-mefsedet hesabından “Evet” cevabı çıkmaz bu soruya.
Yapmayın abiler, ablalar, kardeşlerim!
Dünkü çocuklar değilsiniz.
Ta nerelerden geldiğimizi biliyorsunuz.
Her şeyi hükümetten, devletten bekleyemeyeceğimizi de biliyor olmalısınız.
AK Parti bizi Allah’ın inayetiyle özgürleştirdi, iyi işler yapabilmemize müsait bir ortam hazırladı, üstelik Diyarbakır’dan Gazze’ye, Halep’e, Mogadişu’ya kadar iyi işlerin öncülüğüne de soyundu.
Sizi / bizi tutan ne?
Önümüzü açtığı için mi “ders” vereceksiniz AK Parti’ye?
Gün şükür günüdür.
Şükrümüzü fiilen eda edelim.
O fiil, sandığa gidip İstiaze ve Besmele ile AK Parti’ye oy vermektir.
Muhammed Mursi de sizin AK Parti’ye oy vermenizi istiyor.
Halid Meşal de sizin AK Parti’ye oy vermenizi istiyor.
Suriye Devrimi de sizin AK Parti’ye oy vermenizi istiyor.
Bakir İzzetbegoviç de sizin AK Parti’ye oy vermenizi istiyor.
28 Şubat Darbe Hukuku mağduru İslamcı mahkûmlar da sizin AK Parti’ye oy vermenizi istiyor.
Ben daha ne diyeyim, bilmiyorum ki.
Şunu diyeyim: Kırım Hanı, o köprüyü tutma vazifesini yerine getirmeyip düşman kuvvetlerinin oradan geçişini seyrederken Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya ders verdiğini zannediyordu, ama hem Viyana kapılarında ağır bir şekilde yenilip Güneydoğu Avrupa’da korkunç mevzi kayıplarına uğramamıza sebep oldu hem de kendi tahtını kaybetti.
Kırım Hanı, Merzifonlu’ya ve Osmanlı’ya tepki duymakta haklıydı, ama tepkisini bu şekilde göstermeye hakkı yoktu.
Ümmetin felaketine -hem de asırlar boyunca- yol açabileceğini hesap etmeliydi.
O etmedi veya etti de nefsine yenik düştü.
Bari biz bundan ders alalım ve AK Parti’ye “ders” vereceğiz diyerek ne büyük felaketlere davetiye çıkaracağımızı hesap edelim.
Aman ha, basiret!
Aman ha, feraset!
Sizi seviyorum.
Beraberiz.
Seçimlerden sonra neyin hesabının sorulması gerekiyorsa hep beraber sorarız inşaallah.
Ama şimdi AK Parti’yle safları sıklaştıralım, ne olur.