Orhangazi Müftüsü Yusuf Tuna'nın köşe yazısı
Zekat, hem arınma, hem de artıp çoğalma anlamına gelmektedir. Farz bir ibadet olan zekât, maldaki kirleri temizlemekte ve sahibini de arındırmaktadır. Nitekim Yüce Allah Hz. Peygamber"e hitaben, “Onların mallarından zekât al ki, bununla onları temizleyesin ve arındırasın.” (Tevbe, 9/103) buyurmaktadır.
Allah, insanlar arasında inanan-inanmayan şeklinde bir ayrım yapmaksızın, herkese mal mülk verir.( İsrâ, 17/20.) Ancak bir insanın elinde mal ve mülkün bulunması onun Allah katında değerli bir şahıs olduğu anlamına gelmez. Mal sahibini değerli kılacak olan şey, o nimetlerin kadrini bilmesi ve malında fakirin hakkı bulunduğunu bilerek bunu ödemesidir.
Bu anlamda insan, evlâtlarıyla olduğu gibi mallarıyla da imtihan edilmektedir. (Teğâbün, 64/15.) İnsanların en fazla yanıldıkları konu ve başarısız oldukları imtihanlardan biri de mala olan aşırı düşkünlükleridir. Bu yüzden Sevgili Peygamberimiz ümmetinin böylesine bir mal sevgisine kapılmasından duyduğu endişeyi dile getirmiştir. (Ebû Dâvûd, Melâhim, 5)
İbn Abbâs"ın anlattığına göre, “Altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!” (Tevbe, 9/34.) âyeti inince Müslümanlar bu uyarı karşısında tedirgin oldular. Artık çocukları için mal bırakamayacakları endişesine kapıldılar. (Hadislerle İslâm Cilt 2 Sayfa 458)
Bunun üzerine Hz. Ömer, “Ben (konunun aslını öğrenip) sizi rahatlatırım.” Diyerek Allah"ın Resûlü"ne gitti ve “Ey Allah"ın Peygamberi! Ashâbın, bu âyetin ağırlığı altında eziliyor!” dedi. Allah Resûlü onun endişesini giderecek şekilde, “Allah, zekâtı ancak mallarınızın kalan kısmını temizlemek için farz kıldı.” buyurdu. Efendimizin bu sözleri karşısında Hz. Ömer, (sevincinden) tekbir getirdi.( Ebû Dâvûd, Zekât, 32)
Helâl malın zekâtı verilirse, hakkı ödenmiş olur, böylece insan mal ile ilgili bütün kirliliklerden de temizlenmiş olur.
Helâl malın üzerinde, ödenmediği takdirde malı ve mal sahibini kirleten iki türlü hak vardır: Bunlar şunlardır: 1- Allah hakkı. 2- Kul hakkı.
1- Allah hakkı: Malın gerçek mülkiyeti Allah’a aittir. Mal insana Allah’ın bir emaneti olarak verilir. Allah’ın emirleri doğrultusunda sarfetmesi gerekir. Aksi takdirde Allah’a ait olan malı Allah yolunda harcamamış olur ki, mal helâl da olsa bile, bu davranışı ile malı kirletir.
2- Kul hakkı: Mal sahibi bilmeyerek kazancına kul hakkı karıştırmış olabilir. Zekât maldaki bilinmeyen kul hakkının meydana getirdiği kirliliği giderir.
Zekâtın, malı temizleyen bir vasıta (Ebû Dâvûd, Zekât, 32) olduğunu vurgulayan Hz. Peygamber, zekâtı verilmediği için temizlenmeyen, içerisinde fakirin hakkı olan bir malın akıbetinin hayırlı olmayacağını bildirir. (Hadislerle İslâm Cilt 2 Sayfa 458) Ama zekatın arındırdığı ve akibetin hayır getireceği maldan ihtiyaç sahiplerinin yararlandıkları ve yaşadıkları sevinç, verenin gönlünde huzura ve genişliğe dönüşür.