Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili öncelikli olarak şunu söylemeliyim ki 12 yıldır iktidarda olup hiç seçim kaybetmeden başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına terfi etme iradesi olmadan başbakanlıklı Cumhurbaşkanlığı iradesini açıklayarak bir tavır ortaya koyan Recep Tayyip Erdoğan’ın 52’lik başarısı siyaset değerleri ile mükemmel ,muazzam ,taktire şayan bir seçim sonucudur.
Bu seçim sonucunu siyasal anlamda tartışmak milli iradeye ,toplumsal yapıya saygısızlık olur.
Esas olan toplumsal yapıyı,iradeyi anlamaktır.Toplumun konumunu toplumun devlet ile ilişkisini,beklentisini algılamaktır.Öncelikli olarak şunu da söylemeliyim ki kazanan Türk demokrasisi olmuştur.Kazanan Türk halkı olmuştur.Yaklaşık yüz yıllık demokrasi tarihimizde bütün enerjimizi boşa harcatan vesayet sisteminin kalelerinden birisinin daha halka geçmiştir ve fevkalade de önemlidir.
Seçim süreçlerinde uygulanan yönetim,iletişim,tanıtım ,siyasette liderlik kavramları pratik dilde yeniden tanımlanmıştır.
Bilimin ,ilmin,toplumla, toplum değerleri ile örtüştürülmesi siyaset dilinde de ne kadar etkin olduğunu bir kez daha bu seçimle gördük.
Seçimler başarılı olanların başarısının tespiti kadar,başarısız olanların başarısızlıklarını da tespite yarar.
Yukarıda söylediğimiz tezlerin muhalefet için ise ne kadar geçersiz olduğunu ,onlarında bu değerler üzerinden ortaya konduğunu ,bu konularda ne kadar beceriksiz olduklarını seçim sonuçları ortaya koydu. Bunu donanımlı bir adamın ama yanlış bir strateji ile siyasete adapte edildiğinde ,rezilliğin nasıl diz boyu olduğu bu seçimle ortaya çıkmıştır.
Şöyle ki uluslar arası ilişkileri olduğunu söyledikleri ,siyaset üstü olarak düşündükleri kişiyi siyasetin temel amaçlarından biri toplumsal ihtiyaçları karşılamak olan dil ile sunmaya kalkmaları bir strateji yoksunluğunu ortaya koydu.”Adayımız siyaset üstüdür.” dediler ama “Ekmek için Ekmelettin “ demeye devam ettiler.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir seçim kazanma yarışından öte bir seçimi kaybettirme algısı üzerine kurgulanınca siyasetlerinde ters işlem yaptırmış oldular.Türk siyasetinde MHP ve CHP’nin değerler üzerinden siyaset yapmadıklarını “Ortak Aday”algısı ile ortaya koymuş oldular.
Doğrusu tabanı AKP’ye yakın olan MHP’nin bu tercih ile tabanını AKP’ye açmasında MHP’nin gelecekte önemli sorunlarından birisi olacaktır.
R.Tayyip Erdoğan MHP’nin kendisine açılan tabanını etkin bir iletişim dili ile lehine çevirdiğini seçim sonuçları ile gördük.
Doğrusu bütün gazeteleri Yeni Şafaktan Yeni Çağa,Zamandan Sabaha,Aydınlıktan Akite,Mili gazeteden Tarafa ,Hürriyetten Akşama hepsini köşe yazıları ile irdeledim.
Türkiye gerçeğini doğru okuyan ,yorumlayan gazete ve kişi sayısının ne kadar az olduğunu da gördüm.Gazetelerin yaklaşık tamamı olarak (çok az istisna hariç) övenler ve sövenlerden oluşmuş bir “Aydın sapması” örneği gösterdiler.
Şunu bilmeliyiz ki demokrasinin temel argümanlarından biri sandıktır.Sandığa saygı duymak demokrasi kültürünün temel değerlerinden birisidir.Sandıktan çıkanlarında sandıktan çıkmayanların varlığını, değerlerini hukuk sistemi içinde sürdürmesini sorumluluğunu taşıması esastır.
Sandıktan çıkanların mesuliyeti çoğunluğun tahakkümünü değil,çoğulculuğun hakimiyetidir.