Uzmanlara göre, çocuklar ekran başında alay edilme, dışlanma ya da siber zorbalık gibi durumlarla karşılaştıklarında kendilerini değersiz hissedebiliyor. Bu da zamanla özgüven kaybına, kaygı bozukluğuna ve sosyal hayattan uzaklaşmaya yol açabiliyor. Ancak bu durum her zaman dışarıdan fark edilemiyor.
Bu Yaralar Gözükmüyor Ama Etkisi Uzun Sürüyor
Ekran arkasındaki tehlikeler, fiziksel şiddet gibi hemen belli olmayabilir ama çocuğun iç dünyasında zamanla derin yaralar açabiliyor. Online zorbalık yaşayan çocuklar, içine kapanabiliyor, öfkeli ya da aşırı tepkili hale gelebiliyor. Psikologlara göre en zor kısmı, bu süreci çocuğun çoğu zaman gizli yaşaması. Hissedilen korku, suçluluk ve utanma duyguları çocukların yaşadıklarını anlatmasını zorlaştırabiliyor.
Dijital Zorbalığın İlk Sinyalleri Nelerdir?
Ebeveynlerin ve öğretmenlerin en çok dikkat etmesi gereken konu, davranışlardaki ani değişimler. Çocuk bir anda içine kapanıyorsa, huzursuzsa ya da dijital ortamda fazla vakit geçirip derslerine odaklanamıyorsa bu bir işaret olabilir. Özellikle çocuğun telefonunda tehdit içeren mesajlar, kötü yorumlar ya da uygunsuz içerikler bulunuyorsa, mutlaka müdahale edilmesi gerekir.
Uzmanlar, çocuğun davranışlarında şu değişimlere dikkat çekiyor:
- Sürekli tedirginlik ya da endişe hali
- Okul başarısında düşüş
- Sosyal ortamlardan kaçınma
- Uyku bozuklukları ve ani öfke patlamaları
- Cihazlara bağlı kalma ve elinden bırakmama
Oyun Bağımlılığı Da Duyguları Köreltebiliyor
Sadece sosyal medya değil, çevrimiçi oyunlar da çocukların duygusal gelişimini etkileyebiliyor. Gerçek hayattan kopup ekran dünyasına dalan çocuklar, zamanla empati yeteneğini yitirebiliyor. Şiddet içeren oyunlara fazla maruz kalan çocuklarda, saldırgan davranışlar veya duyarsızlık gelişebiliyor. Bu durum, yalnızca çocukluk değil, ilerleyen yıllarda da psikolojik sorunlara zemin hazırlayabiliyor.
Anne Babalar Bu Duruma Karşı Ne Yapmalı?
Dijital zorbalığa uğrayan çocuklar, yaşadıklarını anlatmakta zorlanabilir. Bu yüzden anne babalara büyük görev düşüyor. Çocuğun yaşadıklarını yargılamadan dinlemek, “Anlatırsan kızmam” mesajı vermek ve güvenli bir iletişim ortamı kurmak çok önemli. Çocuk kendini ifade edebildiğinde, iyileşme süreci de başlıyor. Sürekli nasihat yerine, “Sen nasıl hissediyorsun?” gibi sorularla yaklaşmak, çocuğun duygularını açmasını kolaylaştırıyor.
Yaşa Göre Dijital Eğitim Nasıl Verilmeli?
Her yaş grubunun dijital dünyaya farklı tepkiler verdiğini unutmamak gerekiyor. Bu yüzden çocuklara verilecek dijital bilinçlendirme eğitimi de yaşlarına uygun olmalı:
- 3-6 yaş: Ekran süresi kısıtlanmalı, izlediği içerikler mutlaka ebeveyn gözetiminde olmalı.
- 7-12 yaş: Zorbalık nedir, dijitalde nasıl görünür, nasıl tepki verilir gibi konular basit ve anlaşılır bir dille anlatılmalı.
- 13-18 yaş: Gençler sosyal medya, kişisel veri güvenliği, dijital etik ve hukuki hakları konusunda bilinçlendirilmeli.
Çocuğun yaşadığı bir olumsuzluk, “sadece bir mesajdı” ya da “bir oyunmuş” diye geçiştirilmemeli. Çünkü bu süreç, ergenlik döneminde hem okul hayatını hem de arkadaşlık ilişkilerini olumsuz etkileyebiliyor.
Dijital Şiddete Karşı Toplumsal Farkındalık Şart!
Dijital şiddet artık hayatımızın gerçeği. Ve bu gerçek, yalnızca çocukları değil, aileleri, öğretmenleri ve tüm toplumu ilgilendiriyor. Herkesin görevi, bu görünmeyen yaraları görmek ve erken fark etmek. Açık iletişim, samimi bir bağ kurmak ve bilinçli yönlendirmeyle çocukları bu tehlikeden korumak mümkün. Çünkü bazen bir çocuğun suskunluğu, aslında çok şey anlatıyor olabilir.