Dünya

Kan donduran ırkçılık! Amerikalılar siyahi çocukları neden timsah yemi yaptı?!

Amerikan tarihinin sayfalarında gömülü kalmış, anlatıldıkça tüyleri diken diken eden bir ırkçılık hikayesi bu! Ne yazık ki  tarihte siyahi bebeklerin timsah avlamak için yem olarak kullanıldığı bir dönem yaşandı. Bu korkunç hareket, köleliğin kaldırıldığı dönemin hemen sonrasında, özellikle Güney eyaletlerinde görüldü. Irkçılığın en çarpıcı ve zalim örneklerinden biri olan bu olay insanlığın yüz karası olarak bugün bile bazı insanlarda travma olarak kaldı..

Abone Ol

Amerikan tarihinin sayfalarında gömülü kalmış, anlatıldıkça tüyleri diken diken eden bir ırkçılık hikayesi bu! Ne yazık ki  tarihte siyahi bebeklerin timsah avlamak için yem olarak kullanıldığı bir dönem yaşandı. Bu korkunç hareket, köleliğin kaldırıldığı dönemin hemen sonrasında, özellikle Güney eyaletlerinde görüldü. Irkçılığın en çarpıcı ve zalim örneklerinden biri olan bu olay insanlığın yüz karası olarak bugün bile bazı insanlarda travma olarak kaldı..

Amerika’da köleliğin sona ermesi, Siyahiler için özgürlüğün kapılarını aralasa da, bu durum ırkçılığın ortadan kalktığı anlamına gelmiyordu. Aksine, kölelik sonrası dönemde Siyahi Amerikalılar hâlâ sistematik ayrımcılığa, zorbalığa ve şiddete maruz kalıyordu. 1800 ve 1900’lü yıllarda, bildiğiniz üzere siyahiler sadece ekonomik ve sosyal olarak değil, aynı zamanda fiziksel olarak da büyük tehdit altındaydı.

Güney eyaletlerinde yaygın olan timsah avcılığı, bir kazanç kapısı olarak görülüyordu. Timsah derisi, ayakkabı, çanta ve kemer gibi çeşitli ürünler özellikle zengin kesim tarafından yüksek talep görüyordu.Bu da orta ve düşük gelirli kesimi timsah avcılığına itiyordu.Timsahlar avlanırken çeşitli zorlukları beraberinde getiriyordu dolayısıyla  bundan gelir elde eden timsah avcıları, bu avları yaparken en korkunç ve insanlık dışı yöntemlere başvurmaktan çekinmediler!Ve Siyahi bebekleri avlarına yem olarak kullanmaya başladılar..

Timsahların yaşadığı nehir ve bataklık kıyılarına; çoğu zaman çıplak olarak ellerini ve ayaklarını bağladıkları zor koşullarda yaşayan,hakları ellerinden alınmış halk tarafından sindirilmiş ailelerinin siyahi bebeklerini yem olarak bırakıyorlardı. Ardından ağlayan bebeklerin timsahlar tarafından fark edilmesini  ve timsahların kıyıya doğru hareket etmesini bekliyorlardı.
Bir timsah yaklaşmaya başladığında ise av gerçekleşmeye başlıyordu. Kıyıya yaklaşan timsahları avlamak için harekete geçen avcılar çoğu zaman yem olarak kullanılan bebekleri yaşayabilecekleri sürede avlayamıyor ve bebeklerin parçalanmasına,boğulmasına avı uğruna göz yumuyordu. Derisine zarar vermeden timsahı avlamayı hedefleyen avcılar timsahları siyahi bebekleri kullanarak avlamaktan çekinmiyorlar ve bir bebek öldüğünde yeni bir bebekle avlarına devam ediyorlardı..

Peki bu iddialar doğru mu?

Bu olayların gerçekliği, dönemin tanıklıkları ve bazı belgesel kaynaklar tarafından doğrulanırken bazı eyaletler ise elbette reddetti. Özellikle Amerika’nın Güney eyaletlerinde yaşayan çoğu yaşlı  insanlar bu ve bunun gibi kan dondurucu hikayelerin yaşandığı zamanları anlatıyorlar. 

Elbette kaynaklar bunula sınırlı değil; Örneğin, 1920’lerde Florida’da bazı gazetelerde yayınlanan haberler, timsah avcılığında Siyahi bebeklerin yem olarak kullanıldığına dair açık ifadeler içermektedir. 1923 yılında yayınlanan bir Time dergisi sayısında siyahi bebekler kullanılarak timsah avlamanın Florida, Chipley kasabasında gerçekleştiği bazı kanıtlarla yer almıştır. Siyahi bebekleri yalnızca timsah avı yapan avcılar değil yerel halkın eğlenmek için ziyaret ettiği hayvan bahçelerinde yer alan timsahların arasına bıraktıkları da iddia edilmiştir. Hatta kimi dergi ve gazetelerde bu durumu anlatan mizah için kullanılan karikatürler bile yayınlanmıştır.Ayrıca, Tarihin bu karanlık sayfası, çeşitli filmler, kitaplar ve belgesellerde bu konular işlenmiştir.

Geçmişte olduğu gibi bugün de insanlar hala ırıkçılığa maruz kalabiliyolar. Gelişen dünyada bu tür ırkçı ve nefret dolu eylemlerin,söylemlerin artık bitmesini temenni ediyoruz. Irkçılığın bitmesi ve adalet dolu bir dünya dileği ile…