Kıymetli Hocam,
Çocukluğumdan beri İstanbul'a karşı hayranlığım vardı. Dizilerde, filmlerde gösterilen; adına şarkılar, şiirler, yazılmış; onca insanı ve yaşanmışlıkları içinde barındıran masal gibi bir şehir. Bana da İHMED vesilesiyle gezip görmek nasip oldu.
Siz de biliyorsunuz, sabah namazından önce yola çıktık. Hepimizin kalbi heyecan ile çarpıyordu. Kimsenin canı uyumak istemiyor, herkes sabırsızlanıyordu. İstanbul denince hep aklıma deniz, martılar ve vapur üçlemesi gelir. O yüzden vapura binmek beni fazlasıyla heyecanlandırdı. Uykulu gözler, deniz kokusu, vapur sesi ve kuvvetli esen rüzgar... Gözlerimi kapattım ve o an sadece seslere odaklandım, içimden dedim ki: “İstanbul huzurdur, kalabalığına rağmen huzur.”
Sabah namazı için ulu mabedimiz olan Ayasofya’ya girdiğimizde Necip Fazıl’ın bizlere seslenişi geldi aklıma: “Gençler, bugün mü yarın mı bilmem! Fakat Ayasofya açılacak...” Ayasofya bir daha kapanmamak üzere açıldı inşallah. İçinde olmak çok başkaydı. Duvarlardaki yaşanmışlıklar, seneler sürmüş olan hasret ve her birimizi derinden etkiledi. Hiçbir camide hissedilmeyen bir maneviyat vardı, şükürler olsun... Daha sonra derneğimiz kızları olarak GençÖnder derneğine kahvaltı için gittik. Sıcak çay ve samimi muhabbet eşliğinde kahvaltımızı yaptık.
Galata’yı ziyaret edip “ona, onun gözüyle bakmadıkça İstanbul, İstanbul değildir” sözüne uyarak Galata Kulesi’ne çıktık. Kalabalık sıra sebebiyle bir süre bekledikten sonra öğrenci olmamızın faydalarını kullanarak ücretsiz içeri girdik. Galata'ya attığımız her adımda aklımıza Hazerfen gelir. En üst ata çıktım. İstanbul'u izlemeye koyuldum. Kocaman şehir ayaklarımın altındaydı. Farklı farklı evler, koşuşturan insanlar, akan trafik, her şey çok hızlı ilerliyor. O an sadece ben duruyordum sanki hayat akıyor, bizler ise yaprak misali oradan oraya savruluyoruz, diye düşündüm. Galata Kulesi'nden çıktıktan sonra hocamıza israr ederek “Masumlar Apartmanı” dizisinin çekildiği binaya gittik. Biraz fotoğraf çekildikten sonra Taksim'e doğru yola koyulduk. Taksim’in, insanı büyüleyen sokakları ve evleri var. İstanbul'da her şey ayrı bir güzel geliyor insana. İstiklal Caddesi üzerinde bir kiliseye girdik. Farklı bir din, farklı insanlar, farklı düşünceler görmek ve duymak bana her zaman güzel gelir. Fakat kilisede gerçek hakikatler ile imanın tadını tatmamış insanları görmek beni üzdü. Kiliseden çıktık ve öğlen namazı için Taksim Camii’ne gittik.
İHH’da gönüllü olarak vatanına ve dinine hizmet ederken trafik kazasında vefat etmiş olan abilerimizin duasına katılıp Allah’tan rahmet diledik Üsküdar Valide Atik Camiinde.
Sayın Hocam,15 Temmuz şehitleri adına hazırlanmış Hafıza 15 Temmuz Müzesi’ni gezdik. Beni en çok etkileyen yerdi sanırım orası. Vatanımız için, hiç düşünmeden ailesini arkasında bırakmış bizler için tanıklar altına yatan koca yürekli yiğitler... Her biri vatan için şehit oldular; toprağa değil binlerce kişinin kalbine gömüldüler. Rabbim hepsinden ebeden razı olsun.
Artık dönüş vaktine doğru yaklaşmıştık, hava hafif hafif kararmaya başlamıştı. Şehrin ışıkları yanmaya başladı. Gürültüsü, kalabalığı, ışığı farklıydı bu şehrin. İstanbul Boğazını güzelleştiren Kız Kulesine karşı oturduk. O kadar güzel duruyordu ki tam bir yaşanmışlık abidesi gibiydi. İstanbul akşam daha bir güzel, daha huzurlu. O an her şeyi aklıma kaydetmek istedim. Hiç gitmemek, hep orada oturmak ne güzel olurdu, diye düşündüm. İstanbul'un adına neden o kadar şiir yazıldığını anlamıştım. İstanbul'un kendisi şehirmiş meğer... Otobüsümüz gelmişti. İstanbul'a veda ettikten sonra artık dönmeye hazırlandık ve her şey çok güzeldi. Arabada giderken şarkılar, ilahiler, söyleyerek yolculuğumuzu bu şekilde tamamladık. İstanbul’u kardeşlerim ve hocalarımla gezmek ayrı bir güzeldi. Tekrardan her şey için teşekkürler.
Hatice Azra EMEK