Kuran-ı Kerim’de geçen sayılardan biri de bin sayısıdır. Bu yazımızda bin sayısının geçtiği ayet-i kerimenin tefsirini paylaşacağız
BİN YIL GİBİ BİR GÜN
“Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâ’dinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hacc 47)
ALLAH’TAN AZAP İSTEYENLER
Mekkeli müşrikler, Resulullah Efendimiz (s.a.v) ile alay ederek, haber verdiği azabın çabucak gelmesini istiyorlardı. Bu müşriklerin başında En-Nadr b. el-Hâris ve Ebu Cehl b. Hişam geliyordu.
Bunlar diyorlardı ki:”Eğer gerçekten doğru söyleyenlerden isen bizi tehdid edip durduğun şeyi başımıza getir bakalım.”
Resulullah Efendimizin (s.a.v) haber verdiği azapta şüphe yok. Resulullah Efendimizin (s.a.v) haber verdiği herşey mutlaka gerçekleşecek. Fakat her şey bir kader iledir.
İnsan için ölümün, kâinat için kıyametin bir zamanı vardır. Allah’ın takdir ettiği şey, ne bir saniye önce olur, ne bir saniye sonra... Her şey Allah’ın dilemesi ile takdir olunan vakitte gerçekleşir. Çünkü Allah (c.c.) ne sözünden döner ne de hesabından şaşar. Allah acele de etmez.
Diğer önemli bir nokta da; Allah’ın azabı haktır. Azap ayetleri mecazi veya sembolik anlamda değildir. Sadece korkutmak ve uyarmak için de değildir. Haber verildiği gibi aynen gerçekleşecektir.
ZAMAN DA ALLAH’IN BİR KULUDUR
Sonra bizim zaman dediğimiz nedir ki? Zaman da Allah’ın bir kuludur. Zaman Allah’ın emri altındadır, Allah’ın dilediği kadar uzar veya kısalır.
Allah, zamandan münezzehtir, zamanın üstündedir. O’nun başlangıcı ve sonu yoktur. Zamanın başı ve sonu, uzunluğu ya da kısalığı biz kullar için söz konusudur. Allah (c.c.) dilerse zaman içinde zaman yaratır. Allah’ın yarattığı öyle âlemler vardır ki; oradaki bir gün, bizim bin yılımız gibidir.
Dünyanın zamanı başka, ayın zamanı başka, güneşin zamanı başka, samanyolunun zamanı başka… İnsanların zamanı başka, cinlerin zamanı başka, meleklerin zamanı başka… Hayvanların zamanı başka, bitkilerin zamanı başka… Yaratıklar âdedince zaman ve ömür yaratır Allah. (c.c.)
İnsan yokken zaman vardı. İnsan varlık âleminde yer almadan önce çok uzun bir zaman geçmişti; “İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?”
Ebû Hüreyre (r.a.) Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Müslüman fakirler, zenginlerden yarım gün miktarı önce Cennet’e girerler.” Ben de O’na, “Yarım gün miktarından neyi kasd ediyorsunuz?» diye sorduğumda, şu cevabı verdi: «Sen, Şüphesiz ki Rabbinin yanında bir gün, sizin sayıp hesapladığınız bin yıl gibidir, âyetini okumadın mı?»
ALLAH (C.C.) ZALİME MÜHLET VERİR:
Kâfirler azabı uzak görüyorlar ve alay ederek hemen gelmesini istiyorlar. Allah’ın acelesi yok ki. O’nun da zamanı gelecek. Resulullah Efendimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuşlardır: “Doğrusu Allah zâlime mühlet verir, tâ ki onu yakalar; yakalayınca da artık onu salıvermez.”
Sonra Resulullah Efendimiz (s.a.v) şu ayet-i kerimeyi okudular: “İşte bazı zalim kasabaları azapla yakaladığı zaman, Rabbinin yakalaması böyledir. Zira O’nun yakalaması acıklı ve şiddetlidir.”
Fatır suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı; ancak Allah, onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor”
DÜNYA KİME KALDI?
Hac suresinde ilgili ayet-i kerimelerin devamı şöyledir: “Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.”
Nuh Kavmi, Ad Kavmi, Semud Kavmi ve Lut Kavminin başına gelen azap, Kuran-ı Kerim’de ibret olması için anlatılmıştır. Bu kavimlerin şehirlerinden kalan tarihi kalıntılar da ilahi hükmü, günümüze taşıyan belgelerdir.
Bu dünya kime kaldı ki? Allah’a savaş açan hangi zalim hedefine ulaşabildi? Firavun’un, Nemrud’un sonu ne oldu? Nitekim meydan okuyan o Mekkeli Müşriklerin birçoğu, Ebu Cehil başta olmak üzere, bu alaylarından kısa bir süre sonra, Bedir savaşında, kaybederek ve helak olarak Allah’ın vadettiği azabı görmüş oldular.
Mevdudi’nin bu ayet-i kerimeyi tefsiri şöyledir: “Allah’ın karar ve iradesi sizin zamanınıza ve takviminize göre değildir. Yaptığınız kötü amellerin sonuçları da hemen işlediğiniz anda ortaya çıkmaz. O halde, zalimce ve günahkâr bir tavır içine girdiklerinden beri bir on yıl veya bir yüz yıl geçtiği için ceza ve azap tehdidinin asılsız olduğunu düşünenler yanılgı içindedirler.”
HÜLASA: Bu ayet-i kerime aynı zamanda; inkârcıların, ahiretteki azabının da çok uzun ve çetin olacağına dair bir tehdittir. Onların cehennemde geçireceği bir gün, bizim günlerimizden bin gün gibidir.
Kaynak: Sayıların Tefsiri, Ayhan Talha Bayraktar, Ravza Yayınları