Haberimiz Genç Gazete arşivinden. Tarih: 26 Şubat 2007. O tarihte MÜSİAD İnegöl'ün yeni Başkanı Adnan Koşarer, başkan yardımcıları ve basın sözcüsüyle birlikte 2006 yılına dair çalkantılı ekonomik verileri yorumlayıp 2007 beklentilerini kamuoyuna açıklar. İşte arşivden haberimiz!
Mesleki eğitim için de bir seferberlik yılı olmalıdır
Geçtiğimiz günlerde 10. Olağan Genel Kurul’u tamamlayan MÜSİAD İnegöl Şubesi, yeni başkan ve yönetim kurulu üyeleriyle basın karşısına çıktı.
Başkan Yardımcıları Ayhan Salman ve Ahmet Güleç ile Basın Sözcüsü Nihat Bayraktar’ında katıldığı toplantıda Başkan Adnan Koşarer, başkan yardımcıları ve basın sözcüsüyle birlikte 2006 yılına dair çalkantılı ekonomik verileri yorumlayıp 2007 beklentilerini kamuoyuna açıkladı.
Özellikle dalgalı döviz ve faiz hareketlerine rağmen Türkiye ekonomisinin nispeten dirençli olduğuna değinen Koşarer, üretim ve istihdam artışına dayalı büyümenin bu dönemde de sürdüğünü vurguladı.
2006’dan 2007’ye Ekonomik Yol Haritası
Dalgalı Bir Ekonomi Yılı
Başkan Koşarer, küresel çerçevede enerji ve emtia fiyatlarının yükselip düşmesiyle birlikte ABD ve AB’deki faiz artışlarına dikkat çekti. Türkiye’de ise iki çeyrek boyunca hızlı büyüme gözlenirken, Mayıs ve Haziran aylarında döviz kuru ve faizlerdeki ani dalgalanmanın sınırlı hasarla atlatıldığını belirtti. Yine de yüksek faiz ve düşük kur politikalarının ithalatı artırarak cari açıkta baskı oluşturduğunu, buna rağmen tek haneli enflasyon oranıyla yılı kapatmanın önemli olduğunun altını çizdi.
“Ekonomimiz ani şoklara karşı daha dirençli hale geldi. 2006’da yaşadığımız türbülansa rağmen istikrarlı büyüme ve mali disiplinden taviz vermedik.”
KOBİ’lere Destek ve Yeni Teşvikler
Yeni yönetim, 2007’nin KOBİ’lerin yılı olması gerektiğini savunuyor. Özellikle finansman ve ihracat noktasında sağlanacak teşviklerin, çarpan etkisi yaratacağına işaret eden Koşarer, KOBİ’ler arasındaki ortaklıkların teşvik edilmesi için yasal düzenlemelerin yapılmasını istedi. Ayrıca sosyal güvenlik reformunun 2007 içinde yeniden kanunlaşması gerektiğini belirterek bu alanda ideolojik yaklaşımların geride bırakılmasını talep etti.
Dış Ticaret Açığı
Enerji ve emtia maliyetleri, dünya ticaret fiyatları, kur etkisi ve yüksek girdi bağımlılığı gibi etkenlerin dış ticaret açığını büyüttüğünü ifade eden Koşarer, “Çin ve Uzak Doğu kaynaklı rekabete karşı, ara malı üreten yerli sanayi desteklenmeli” dedi. Rekabetçi kur politikalarının önemine vurgu yaparak, cari açığı daraltacak adımların atılmasının kritik olduğunu sözlerine ekledi.
İşsizlik ve Eğitimin Önemi
Türkiye’nin genç nüfusuna karşın, vasıfsız iş gücünün fazlalığından kaynaklanan işsizlik sorununun giderek büyüdüğüne değinildi. Sanayideki ara eleman eksikliğinin mesleki eğitimle giderilmesi gerektiğine dikkat çeken Koşarer, “Toplumun farklı kesimlerinin beklentileri de dikkate alınarak, güçlü bir eğitim seferberliğine ihtiyaç var” şeklinde konuştu. Ayrıca genel bütçeden mesleki ve teknik eğitime ayrılan payın artırılmasının, nitelikli iş gücü oluşturma sürecini hızlandıracağı belirtildi.
Yapısal Reformlar ve Küresel Rekabet
Koşarer, Türkiye’nin dış ticaret hacminin millî gelir içindeki payının %55’e yaklaştığını, doğrudan yabancı sermaye girişlerinin 10 milyar doları bulduğunu ve bu sebeple küresel gelişmelerin iç ekonomiyi yakından etkilediğini söyledi. FED ve Avrupa Merkez Bankası kararlarının, petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki yükselişlerin Türkiye’nin ekonomik istikrarını sınadığını ifade eden Koşarer, “Ancak kamu maliyesindeki disiplin, artan rezervler ve yabancı sermaye girişleri sayesinde bu sınavı göğüslemeye daha hazırız” diye konuştu.
İstihdam dostu büyüme, ulusal istihdam stratejisi ve reel sektörü destekleyen mikro reformlar sayesinde Türkiye’nin daha rekabetçi bir yapıya kavuşabileceği vurgulanırken, 2007’de barajlar, otoyollar ve köprüler gibi projelerde alternatif finansman enstrümanlarının devreye alınmasının önemli olduğu belirtildi. Bütçe disiplinine devam edilerek elde edilen kazanımların korunması, siyasi istikrarın sürmesi ve verimliliğin ön planda tutulmasının kritik olduğu hatırlatıldı.
Başkan Koşarer, 2006 yılının dünya ekonomisi açısından başta emtia ve enerji fiyatlarının önce zirve yapıp sonra bir miktar düştüğü, ABD ve AB de faiz oranlarının sürekli arttırıldığı, ABD ekonomisindeki büyümenin yavaşladığı ama AB ekonomisinin biraz canlandığı bir yıl olduğunu kaydetti.
Türkiye’de 2006 yılının ekonomik gelişmeler açısından dalgalı bir seyir izlediğini belirten Başkan Koşarer, “İlk iki çeyrekteki hızlı büyümeden sonra döviz kuru ve faiz oranlarında Mayıs – Haziran aylarında yaşanan türbülansın yol açtığı sert dalgalanma az hasarla atlatılabilmiş, ekonomimiz en azından ani şoklara karşı dirençli bir konuma gelmiştir. Sonuçta istikrarlı büyüme süreci 2006 yılında da devam etmiştir. Ekonomik büyüme ihracat artışı denk bütçeye yakın maliye disiplinin, işsizlik oranının düşmeye başlaması, sert dalgalanma ve hedefi aşmasına rağmen enflasyonun tek haneli rakamda tutulabilmesi, iç yatırımların ve doğrudan yabancı yatırımların artmaya devam etmesi ekonomimizde yüzümüzü güldüren sonuçlar olarak ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan 2006 yılı içinde faizlerdeki yükselme, yüksek faiz – düşük kur çıpasının ithalatı – dış ticaret açığı ve cari açığı körükleyici etkisi, piyasalardaki tröstleşme rüzgarlarının KOBİ’leri finansal açıdan zorlaması ve tarım sektöründeki üretim azalması gibi olumsuz gelişmeler de ekonomimizin baş ağrıtan hususları olmuştur.”dedi.
2007 yılında MÜSİAD olarak ekonomik alandaki beklentilerini ve önerilerini sıralayan Koşarer, “2007 KOBİ’lerin yılı olmalıdır. KOBİ’lere finansman ve ihracat konusunda verilecek destekler,ihracat ve istihdam artışında çarpan etkisi gibi olumlu artışlar getirecektir. Ayrıca öz sermaye ve ölçek ekonomilerini büyütebilmek için KOBİ’ler arası ortaklıkların teşvik edileceği yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu arada, 2006’nın songünlerinde kanunlaşan Anadolu yaklaşımı için Hükümete ve destek veren tüm milletvekillerine teşekkür ediyoruz. Sosyal güvenlik reformunu destekliyoruz. Anayasa mahkemesi’nin iptal kararı yanlış oldu, çalışanlar arasında ayrımcılık gözettiği için hiç de şık olmadı, bu reformun 2007 içinde yeniden kanunlaşıp uygulamaya geçmesini diliyoruz. 2007 yılı, mesleki eğitim için de bir seferberlik yılı olmalıdır. Bu konuda ideolojik barikatın bir süre daha devam edeceği anlaşıldığı için, odalar,borsalar,birlikler,sivil toplum kuruluşları mesleki eğitim için kurslar ve programlarla vasıflı iş gücü açığını kapamada aktif çalışma yapabilirler. Maliye alanında bütçe disiplinin devamı,istikrar için bir sigorta görevi görmektedir. Enerjide zam lobisine direnilmesini istiyoruz. Büyük mağazalar kanun tasarısı 2007 yılı içinde önceliklikli olarak ele alınıp TBMM’ de kanunlaştırılmalıdır. Hazinenin finansman alanının çeşitlendirilmesi gereklidir. Bu alanda barajlar,oto yollar, köprüler için Gelir ortaklığı Senetleri veya kira senedi gibi enstrümanlar ile, enflasyona endeksli borçlanma araçlarının çıkarılması, Hazinenin faizleri düşürmede manevra alanını genişletecek elini güçlendirecektir. 2007 yılının Türkiye ekonomisi ve halkımızın refahı için “icraat ve gelişme yılı” olmasını diliyoruz.”dedi.
DIŞ TİCARET AÇIĞI
Dış Ticaret açığının ve cari açığın sebeplerini kısaca özetlemek gerekirse, Enerji ve emtia fiyatlarının etkisi, Dünya ticaret fiyatları, Sanayinin yüksek girdi bağımlılığı, dövizdeki kur etkisi, Çin sendromu,Ulusal Tasarruf-yatırım dengesizliğinin katkısı,ithalat ve yatırımların kalitesi olarak gösterilebileceğini belirten Koşarer, “rekabetçi kur, Çin ve uzak doğu ile ticaret – ve enerji ithalatı “ üçgeninde alınacak proaktif tedbirlerle başarılabilir. Ayrıca giderek artmakta olan ithal girdilerin payının azaltılabilmesi için ara malı üreten sanayilerimizin özellikle desteklenmesi gerekir.”dedi.
İŞSİZLİK
Türkiye nüfusunun % 65 ini 30 yaşın altında olan oldukça genç, iş üretme potansiyeli yüksek bir kesimin oluşturduğunu belirten Başkan Koşarer, “Ancak bu potansiyelin aktif iş gücüne çevrilmesi ve istihdamda etkin olarak kullanılması için yeterli ve gerekli eğitime sahip olmadıkları da bir gerçektir. Bu durum bir yandan sanayinin ihtiyaç duyduğu ara elaman yetersizliği sorunun sürmesine yol açarken, diğer tarafta ülkemizin en büyük meselesi haline gelmesine zemin oluşturmaktadır. Malum olduğu üzere, işsizlik halen ülke ekonomimiz için en büyük sorunların başında yer almaktadır. İşsizlerin önemli bir bölümü vasıfsız elamanlardır. Bu çerçevede nitelikli iş gücü sağlayan meslek eğitimi sisteminin önemi giderek artmaktadır. Türkiye iş kurumu verilerine göre 2004 yılında iş veren talebi doğrultusunda nitelikli elaman bulunamaması nedeni ile 6410 iş verenin talebi iptal edilmiştir. Ülkemizdeki bölgesel kalkınma planlarına uygun olarak kısa ve uzun vadede geliştirilmesi hedeflenen sektörler ve bu sektörlerin ihtiyaç duyacağı değişik seviyelerdeki nitelikli insan kaynaklarının ihtiyaç listelerinin belirlenmesi ve gerekli olanların yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Genel bütçeden mesleki ve teknik eğitime ayrılan kaynakların gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşacak oranda arttırılması sağlanarak, toplumun farklı kesimlerinin fikir,görüş ve beklentileri alınarak iyi bir yönetişim prensibi dahilinde Türkiye’nin köklü bir eğitim seferberliğine ihtiyacı vardır. Ekonomide gözle görülür derecede atılımlar yapan ülkemizin,yakalanan bu istikrar ortamında daha da ileri giderek,potansiyel iş gücünü kalifiye hale getirmesi ve yüksek eğitim seviyesine ulaştırması kaçınılmaz bir sorumluluktur. Küresel rekabette arzu edilen noktalara ulaşmak ve etkinliğimizi arttırmak için “doğru politikalar üretmek” yakın geleceğe daha da umutla bakmamızı sağlayacaktır. Sonuç olarak, Ulusal istihdam stratejisi ve hedeflerinin saptanması ve kamu oyu ile paylaşılması, İş gücü piyasasının şeffaflaştırılması,istihdam vergilerinin azaltılması, Mukayeseli üstünlüğe sahip sektörlerin geliştirilmesi, İstihdam dostu büyümeye ağırlık verilmesi, tarımdan tarım dışı sektöre geçişin kontrollü olarak sağlanması, KOBİ’lere yönelik desteklerin arttırılması ve koordinasyonun sağlanması,İş gücünün niteliğinin yükseltilmesi ile Mesleki ve teknik eğitim sisteminin reformu, Genel teşvik sistemi yerine Bölgesel ve sektörel teşvik, Yabancı kaçak işçi çalıştırılmasının önlenmesi, Aktif istihdam politikalarının belirlenerek yürütülmesi için kaynak sağlanması olarak sıralayabiliriz.”dedi.
YAPISAL REFORMLAR VE KÜRESEL REKABET
Türkiye ekonomisi halen yapısal bir dönüşüm sürecinden geçtiğini, Dış Ticaret hacminin milli gelir içindeki payı % 55’e, doğrudan yabancı sermayenin 10 milyar dolara ulaştığı Türkiye ekonomisi, küresel bir ekonomik bütünleşme için olduğunu belirten Başkan Koşarer, “Dolayısıyla Ekonomimizi yalnızca Ankara’nın kararları değil, dış dünyadaki gelişmelerde olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu yüzden küresel likidite şartları, FED yada Avrupa merkez bankasının faiz kararları,petrol ve doğalgazdaki aşırı fiyat artışları gibi bir çok faktör ekonomimiz üzerinde direkt etkiler yapmaktadır. Nitekim 2006 yılında uluslar arası piyasalar Türkiye’yi olumsuz etkileyen bir sürece girmiştir. 2005 yılında “yükselen piyasalara” akan yaklaşık 500 milyar dolarlık sermayenin bir kısmı ABD ve AB merkez bankalarının kısa vadeli faiz artırımları nedeni ile geri çekilmekte, bu nedenle küresel piyasalarda kısmı bir türbülans yaşanmaktadır. Bununla birlikte 2001 deki kriz şartlarından farklı olarak, bu gün Türkiye’nin makro ekonomik dengeleri ve tedarikleri bu süreci göğüslemeye müsait hale gelmiştir. Kamu maliyesinde disiplinin devam etmesi,bütçe açığının asgari seviyelere düşürülmesi, 60 Milyar dolara yakın olan Merkez Bankası döviz rezervleri, kamu borç stokunun milli gelir içindeki payının % 56 ya geriletilmesi,ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye gelmeye devam etmesi, Türkiye ekonomisini son derece donanımlı kılmaktadır. Yine de rehavete kapılmadan son altı yılda halkımızın büyük fedakarlıkları, siyasi alandaki istikrar ve güven ortamı ile özel sektörümüzün dinamizmi ve verimlilik artışının sürüklediği ekonomik istikrar ve büyümedeki kazanımların özenle korunması için tüm kesimlere görev ve sorumluluk düşmektedir. Türkiye için altın kural, “İstikrar ve büyüme” sürecinin devam ettirilmesi ve güçlendirilmesidir. Sanayimiz ve reel sektörümüz bu gün yeni meydan okumalarla karşı karşıyadır. Her şeyden önce, bilhassa küçük işletmelerimizin küreselleşmenin motor gücü olan çok uluslu şirketlere ve hızla değişen tüketim eğilimlerine karşı rekabet etmekte ve yeni süreçlerin gerektirdiği yapısal değişime ayuak uydurmakta zorlandıkları görülmektedir. Bilhassa doğu asya ekonomilerinin ucuz maliyetlere dayalı rekabet gücü nedeni ile Uzakdoğu ülkeleri ile olan ticarette 1 e 10, hatta 1’e 13’e varan açıklar vermektedir. Bu şartlar altında ekonomimizde gündemin artık reel sektöre kaydırılması ve özellikle iç ekonomik şartlardan kaynaklanan rekabet unsurlarının küresel rekabette rakip ülkelerle eşit,ya da buna yakın düzeye indirilmesi gerekmektedir. Yapısal nitelikte olan iki kronik problemden biri olan işsizlik sorunu ancak uzun vadede sürdürülecek “yatırım – üretim – büyüme” hamlesiyle çözüme kavuşturulabilecek niteliktedir. İkinci yapısal sorun olan cari açığında kalıcı olarak ortadan kaldırılması ya da azaltılması için yüksek katma değe dayalı rekabetçi bir ekonomik yapının oluşturulması gerekmektedir. Türkiye bu yolda büyük adımlar atmış, verimliliğin arttırılması için büyük önem arz eden mikro ekonomik reformların yapılması yolunda bir çok uygun fırsatlarda önümüzde durmaktadır.”dedi.
ARŞİVDEN HABER | GENÇ GAZETE | 26.02.2007
İnanç haberleri için TIKLAYINIZ!
Astroloji ve Rüya haberleri için TIKLAYINIZ!
Kadın Aile haberleri için TIKLAYINIZ!
Kültür Sanat haberleri için TIKLAYINIZ!