Bursa, ipeğiyle sadece Osmanlı padişahlarını değil, aynı zamanda Avrupa saraylarını da giydiren bir şehirdi. Şehirde yetişen dut ağaçları, ipekböceklerinin en büyük besin kaynağıydı ve bu da Bursa'yı, ipek üretiminin merkezi haline getirdi. Öyle ki 15. yüzyılın Bursa’sı, bugünün Milano’su gibi lüks giyim merkeziydi. Dünyanın her yerine ihraç edilen ipek kumaşlar, Bursa’nın adını uzak diyarlara duyurdu. Peki, bu başarılı üretim nasıl sürdürüldü? İşte burada devreye Bursa İpekböceği Enstitüsü giriyor.
Bursa’da ipekböcekçiliği sadece bir ticaret değil, büyük bir sanat ve emek işiydi. 1888 yılında Yıldırım ilçesinde kurulan Bursa İpekböceği Enstitüsü, ipek üretimiyle ilgilenenlere eğitim veren bir kurum olarak hizmete başladı. "İpekçilik Mektebi" ya da "Tohum Mektebi" olarak da bilinen bu enstitü, ipekböceği yetiştiriciliği ve tohum üretimi üzerine çalışıyordu.
O dönemde Bursa’da 40’a yakın ipek fabrikası vardı ve bu fabrikalarda binlerce işçi çalışıyordu. Ancak ipek üretimi sadece fabrikalarla sınırlı değildi. İpekböcekçiliği baştan sona bir risk işi olduğu için, her aşamasının büyük bir özenle yapılması gerekiyordu. Enstitü, tam da bu noktada devreye girip, ipek üretiminin her aşamasında eğitim vererek bu büyük zanaati daha ileriye taşımayı başardı.
Karataban Hastalığı ve Pastör’ün Mucizesi!
19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da ipekböcekçiliği büyük bir darbe aldı: Karataban hastalığı. Bu hastalık, Fransa’dan başlayarak İtalya’ya ve daha sonra Bursa’ya kadar yayıldı. İpek üretimini neredeyse durma noktasına getiren bu hastalık, üreticileri çaresiz bıraktı. Ancak dönemin büyük bilim insanı Louis Pasteur, hastalıkla ilgili çalışmalar yaparak çözüm getirdi. Fransa’ya gönderilen Bursa’lı Kevork Torkumyan isimli bir öğrenci, Pastör’ün çalışmalarını yerinde öğrendi ve Bursa’ya dönerek bu bilgileri aktardı. Böylece Bursa İpekböceği Enstitüsü, Pastör usulü tohum üretimine geçerek büyük bir başarı elde etti.
Yüzyıllara Meydan Okuyan Bir Eğitim Kurumu!
Bursa İpekböceği Enstitüsü sadece Türkiye için değil, Balkanlar ve Orta Asya için de uzmanlar yetiştiren bir kurum haline geldi. 5.000’den fazla öğrenci bu okuldan mezun oldu ve bu öğrenciler ipekböcekçiliği konusunda uzmanlaştı. Celal Bayar gibi önemli isimler bile bu okuldan mezun olanlar arasında yer aldı. Fransa ve Japonya’daki böcekhaneler örnek alınarak inşa edilen bina, aynı zamanda bir müze ve laboratuvar niteliği taşıyordu. Her bir katı ayrı işlevler için kullanılan bu yapı, Bursa’nın ipekle olan bağını daha da güçlendirdi.
Enstitünün Bugünkü Durumu:
Ne yazık ki, Bursa İpekböceği Enstitüsü 1976 yılına kadar hizmet verdikten sonra kaderine terkedildi. Zaman içinde birçok yangın ve tahribata uğrayan bina, halen metruk bir halde. Ancak Bursa’nın tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkan bazı gruplar, bu yapının restore edilip tekrar yaşatılması için çalışmalar yürütüyor. Bursa Yerel Gündem 21 gibi gruplar, bu önemli binanın tekrar eski günlerine dönmesi için mücadele ediyor.
Bir Zamanlar Dünyayı Giydiren Şehir Bursa’nın İpekle Olan Yolculuğu
Bursa, tarih boyunca ipek üretimiyle dünyaya nam salmış bir şehir. Osmanlı'dan Avrupa'ya kadar uzanan bu ince dokuma, şehirdeki ipekböcekçiliğiyle mümkün oldu. Bugün artık kullanılmayan Bursa İpekböceği Enstitüsü, bu büyük zanaatin bir sembolü olarak ayakta duruyor. Her ne kadar zaman içinde unutulmuş olsa da, bu enstitü Bursa’nın ipekle olan köklü geçmişini bizlere hatırlatmaya devam ediyor.