İslam tarihinde ve günümüzde sıklıkla karşımıza çıkan "keramet" kavramı, müminlerin dikkatini çeken ve merak uyandıran bir konudur.
Bu yazıda, kerametin İslam'daki yeri, özellikleri ve önemi üzerinde duracağız.
Keremet nedir?
Kerâmet, İslam literatüründe, mümin ve takva sahibi kimselerde ortaya çıkan, Allah'ın lütfu olarak görülen olağanüstü hallerdir.
Bu durumlar, kişinin doğaüstü yeteneklere sahip olduğunu değil, Allah'ın o kişi üzerindeki lütfunu gösterir.
Kerâmet, bir kimsenin Allah tarafından desteklendiğinin bir işareti olarak kabul edilir, ancak bu kişiyi hatasız veya günahsız yapmaz.
Kerâmet, İslam literatüründe müminlerin yaşadığı olağanüstü halleri ifade eden bir kavramdır. Sözlük anlamı itibarıyla “değer, kıymet, iyi, ahlâklı ve cömert olmak” gibi anlamlara gelir.
Kerâmet Çeşitleri Nelerdir?
Kerâmetler genellikle iki ana kategoriye ayrılır:
-
Duyusal (Hissi) Kerâmet: Fiziksel dünyada gözlemlenebilen, duyularla algılanabilen olağanüstü olaylardır. Örneğin, bir velînin su üstünde yürümesi gibi.
-
Manevi (Batıni) Kerâmet: Daha çok manevi alanlarda, kişinin kalbinde veya ruhunda meydana gelen olağanüstü hallerdir. Örneğin, bir kimsenin derin manevi bilgiye sahip olması ya da gelecekle ilgili doğru tahminlerde bulunması.
Kerametin Özellikleri nelerdir?
- Allah'ın Lütfu: Keramet, Allah'ın bazı kullarına özel olarak verdiği bir lütuftur.
- Olağanüstü Olaylar: Keramet, normal şartlarda gerçekleşmesi mümkün olmayan olaylardır.
- Salih Kişilerde Görülür: Keramet genellikle takva sahibi, ibadet eden ve Allah'a yakın olan kişilerde görülür.
- Gayb Bilgisi Değildir: Keramet, kişinin gaybı bildiği anlamına gelmez. Gaybı bilen sadece Allah'tır.
- Masumiyet Değildir: Keramet sahibi olmak, kişinin günah işlemeyeceği anlamına gelmez.
"Gaybı bilen ancak Allah'tır" (el-En'âm, 6/59)
Kerâmetin Mucizeden Farkı nedir?
Kerâmet ile mucize arasında belirgin farklar vardır:
-
Gösterilme Amacı:
- Mucize: Peygamberlerin peygamberliklerini kanıtlamak için Allah tarafından onlara verilen olağanüstü olaylardır. Bu olaylar, peygamberlerin doğruluğunu ispatlamak ve insanları doğru yola davet etmek amacıyla gösterilir.
- Kerâmet: Peygamber olmayan, ancak Allah'a yakın olan müminlerde görülen olağanüstü hallerdir. Kerâmet, Allah’ın lütfu olarak gerçekleşir, ancak bir davet veya ispat amacı taşımaz.
-
Kimlere Verilir:
- Mucize: Sadece peygamberlere verilen olağanüstü olaylardır.
- Kerâmet: Peygamber olmayan, ancak takva sahibi olan Allah dostlarına (veli) verilen olağanüstü hallerdir.
-
Kapsam ve Etki:
- Mucize: Genellikle büyük kitlelere hitap eden ve geniş bir etki alanı olan olaylardır. Örneğin, Hz. Musa'nın denizi ikiye yarması gibi.
- Kerâmet: Daha dar kapsamlı ve genellikle kişinin çevresinde sınırlı bir etkisi olan olaylardır. Kerâmetler, bazen tamamen gizli de kalabilir.
-
Tanım ve İddia:
- Mucize: Peygamberler, Allah'ın emriyle mucizelerini açıkça gösterirler.
- Kerâmet: Kerâmetler genellikle gizli tutulur ve kişi bunları bir iddia olarak öne sürmez. Tasavvuf anlayışında, kerâmetin sır olarak kalması gerektiği vurgulanır.
Kimler Kerâmet Gösterebilir?
Kerâmet, sadece Allah'a samimiyetle bağlı, takva sahibi, mümin kimselerde ortaya çıkabilir.
Bu kimseler genellikle Allah dostları (evliyalar) olarak anılır. Ancak kerâmet, kişinin kendi iradesiyle ortaya çıkarabileceği bir durum değildir; tamamen Allah'ın lütfuna bağlıdır.
Ayrıca, kerâmetin varlığı bir kişinin velî olduğunu kesin olarak kanıtlamaz.
Kur'an'da Kerâmet Kavramı Nasıl Anlatılır?
Kur’ân-ı Kerîm’de doğrudan “kerâmet” kelimesi geçmese de, peygamber olmayan bazı salih kulların başından geçen olağanüstü olaylardan bahsedilir.
(Kehf, 18/16-26; Neml, 27/40) Bu âyetler, İslam âlimleri tarafından kerâmetin varlığını kanıtlayan deliller olarak görülmüştür.
Ancak, İslam âlimleri, insanlarda görülen olağanüstü hallerin bir kişinin velî olduğunun kesin bir delili olarak kabul edilmemesi gerektiğini vurgularlar.
"Allah, bütün müminlerin dostudur" (Âl-i İmrân, 3/68)
Bu ayet, Allah'ın tüm müminlere dost olduğunu ve onlara çeşitli lütuflarda bulunduğunu gösterir.
Keramet de bu lütuflardan biridir. Ancak en önemli olan şey, istikamet üzere yaşamak ve Allah'ın rızasını kazanmaktır.
Kur'an Ayetlerinde Kimlerin Kerâmetine Yer Verilmiştir?
Kur'an-ı Kerim'de doğrudan kerâmet kelimesi geçmez, ancak peygamber olmadıkları halde bazı salih kişilerin olağanüstü hallerine yer verilir. Örneğin:
- Ashab-ı Kehf: Mağarada uzun yıllar uyuyan gençler, Allah’ın bir mucizesi olarak anılır (Kehf Suresi, 18/16-26).
- Hz. Süleyman’ın Veziri Asaf bin Berhiyâ: Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar Süleyman’a getirmesi. (Neml Suresi, 27/40)
Allah Dostlarının Kerâmetine Örnekler
Tarih boyunca pek çok Allah dostu, kerâmet gösterdiği rivayet edilen kimseler olarak anılır. Örneğin:
- Hz. Ali: Kılıcıyla birden fazla düşmanı aynı anda vurması, aslanı yatıştırması.
-
Abdülkadir Geylani: Sıkça kerâmetleriyle anılan bir sufi ve alimdir. Rivayetlere göre, Geylani su üzerinde yürümüş ve insanlara bilemeyecekleri bilgileri vermiştir. Duası sonucu yağmur yağması, hastaların duası ile şifa bulmaları kerametlerine örnektir.
-
Mevlana Celaleddin Rumi: Manevi derinliği ve hikmetli sözleriyle bilinir. Manevi kerâmetleri, insanların gönüllerinde derin izler bırakan şiirleri ve öğretileridir. Kuşlarla konuşması, hastaları şifalandırması kerametlerine örnektir.
Kerâmet ve Masumiyet Birbirine Karıştırılmamalıdır
Tasavvuf erbabı kerâmeti gizlenmesi gereken bir sır olarak görmüşlerdir
Kerâmet, kerâmet sahibinin masumiyetini veya gaybı bildiğini göstermez.
İslam itikadına göre, gaybı bilen sadece Allah’tır ve masumiyet yani günahlardan korunma sıfatı sadece peygamberlere aittir. (En ‘âm, 6/59; Neml, 27/65; Cin, 72/26-27)
Bu nedenle, velîler için böyle bir masumiyet iddiası dinen kabul edilemez.
İstikamet En Üstün Kerâmettir
“En üstün kerâmet, istikamettir. İstikamet, her hâlinde Kuran ve sünnete riâyet etmek, güzel ahlâk ve doğruluktan ayrılmamaktır.”
İslam âlimleri ve mutasavvıflar, en büyük kerâmetin istikamet üzere yaşamak olduğunu belirtirler.
İstikamet, kişinin her durumda şer‘î hükümlere uyması, güzel ahlâk ve doğruluk prensiplerinden sapmamasıdır. Bu bağlamda, mümine verilmiş en büyük lütuf, iyi ahlâk ve doğruluktur.
Kerâmetin Suistimali ve İstismarına Dikkat Edilmelidir
Kerâmet, Allah’ın azametinin ve lütfunun bir delili olarak kabul edilir, ancak bu olağanüstü hallerin kişisel iradeyle gerçekleştiğini düşünmek itikadî açıdan yanlıştır.
Ayrıca, tarihte ve günümüzde kerâmetin istismar edilmesi ve suistimal edilmesi gibi durumlar yaşanmıştır. Bu nedenle, her olağanüstü olayın kerâmet olarak değerlendirilmesi tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Keramet İddialarında Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Kesin Ölçü Yoktur: Neyin keramet sayılacağı konusunda kesin bir ölçü yoktur.
- İstismar Riski: Keramet iddiaları, tarih boyunca istismar edilmiştir.
- İstikamete Odaklanmak: Keramet iddialarına değil, kişinin istikametine bakılmalıdır.
- Keramet, İnancın Temeli Değildir: Keramet, İslam inancının temel şartlarından biri değildir. İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere inanmaktır.
- Keramet İddialarına Dikkat: Her olağanüstü olay keramet değildir. Bazı olaylar sihir, tesadüf veya psikolojik etkenlere bağlı olabilir. Bu nedenle keramet iddialarına ihtiyatlı yaklaşmak gerekir.
Sonuç olarak, İslam inancında temel ölçü, kişinin istikamet üzere bir hayat sürmesidir. Kerâmet iddialarından ziyade, kişinin doğru yolda olup olmadığına itibar edilmelidir.
İnanç haberleri için TIKLAYINIZ!