Anadolu halkının deyimiyle "Demirkırat" yani "Demokrat parti" 1946 da siyasi hayata başladı. Bu tarih Türkiye'de çok partili sisteme geçişle beraber siyasi arenada Merkez sağ ve Ecevit'in deyimiyle "Solun ortası" nın mücadelesinin başlangıç tarihiydi.

Merkez sağ bünyesinde her zaman demokrat parti geleneği olarak bilinen Demokrat, naif bir milliyetçilik ve bununla beraber naif bir muhafazakarlığı da bünyesinde taşıyordu. Her ne kadar çeşitli tarihlerde Milliyetçi ve Dindar kesim partileri bu geleneğin önünü kesmekle suçlansalar da yer yer söylem birliği ve ortak siyasi mücadele görülmüş ama kendilerini o kesimlerden ayrı tanımlamak için "Merkez Sağ" kavramına sığınmışlardır.

Sol kesim de tıpkı sağ gibi geniş bir yelpazeye sahipti. Söylemde "Emek", "Eşitlik", "Özgürlük" "Sosyal adalet" gibi kavramları kendilerine kılavuz edinmişler ve zaman zaman sol kesimin "Sosyalizm"e uzanan radikal çizgisini dahi bünyelerinde barındırmışlardır. Fakat tıpkı Sağ kesimde olduğu gibi Sol kesimde de ana damar partiye yöneltilen "Radikallik" suçlaması onları "Merkez Sol" yerine "Solun ortası" gibi bir tanımlamaya itmiştir.

Her iki kesimin kendi içlerinde ve birbirleriyle siyasi rekabeti günümüze kadar gelmiştir. 1946 dan bu yana Türkiye'deki secim sonuçlarına baktığımızda halkımızın zihin haritasına dair bir şeyler söylemek kanaatimce mümkündür. Hatta buradan bakınca ileriye dair, elbette kesin olmayan çıkarımlar yapmak mümkün.

Yukarıda fikirsel tanımına kısaca değindiğim Merkez sağ "Demokrat parti" adıyla 1946 seçimlerinde büyük bir çıkış yapmış 1950 de tamamen iktidara gelmiş ve 27 Mayıs darbesine rağmen ardılı "Adalet partisi" 'ni siyaset sahnesinde hatırı sayılır bir noktaya taşımıştır.

12 Eylül den sonra Merhum Turgut Özal'ın Anavatan partisi ve Doğru Yol partisi Ak Parti sürecine kadar Merkez Sağ ı temsil etmişler ve koalisyon dahi olsa iktidara yürüyebilmeyi başarmışlardır. Adalet ve kalkınma partisi ise bu çizginin güncel temsilcisi olmuştur. Her ne kadar AKP , merkez sağ iddiasını üstlenmese de Ak partiye yöneltilen en büyük eleştiri "ANAP'laşma sendromu" olmuştur.

Türkiye siyasi tarihi süresince seçmen ağırlıklı olarak tercihini "Merkez Sağ" dan kullanmıştır. Merkez sağ in yozlaştığını gördükleri yerde seçmenin yapısına uygun olarak tercihini "Sol'un ortası" , "Milliyetçi" ve "Milli görüş" 'ten yana kullanmışlardır.

Yakın tarih içindeki "CHP ve MSP koalisyonu" "SHP'nin koalisyon ortaklığı" "Refah partisinin koalisyon ortaklığı" " ANASOL M hükümeti" ve elbette son yıllarda MHP' nin bölünmeye rağmen Meclisteki yerini koruması ve son yerel seçimlerde CHP ile MHP' nin kayda değer başarıları bunun örneğidir.

Bundan sonrası için yeni bir "Merkez Sağ" hamlesi veya Ak partinin kendini revize etmesi ile ibre yine "Merkez Sağ" lehine dönecektir. Bu durumun gerekçesi kanaatimce halkın ve coğrafyanın sosyolojik kodlarında yatmaktadır ama elbette zaman tüm gerçeği gösterecektir .

Selam sevgi ve muhabbetle.