Turhan Şahin yazdı
MEHMET EMİN OĞLU MUSTAFA
Çanakkale Şehidi İnegöllü…
Hikayesini Mektup yerine ulaşmadan kendisi de şehit olan bölük komutanının mektubundan aynen aktaralım.
55. Alay, 5, Bölükten;
Eskişehir’in Ilıca Köyünden Ekderis Oğullarından Ömer oğlu Nasuh (1306),
İnegöl Kazası’nın Muzal Köyünden Resuloğullarından Mehmet Emin oğlu Mustafa (1304),
Ankara Kalecik Kazası’nın Dalyasan Köyünden İbrahim oğlu Hüseyin (1302),
Eskişehir’in Ilıca köyünden Mehmet oğlu Abdurrahman (1299)
Kerevizdere’de taburun önünde düşmanın yapmış olduğu büyük bir ileri siper hazır kıt’a olarak bulunan taburun sinirlerine dokunuyordu.
Tümen Komutanı bile, “2.Tabur’un önünde düşman bu cesareti göstersin… Tuhaf şey!” diyordu. Bu siperi yıkmak, perişan etmek gerekirdi!
Fakat bu da büyük fedakarlığa bağlıydı.
Yüzbaşı durumdan etkilenmişti. Tabur Komutanı ile görüşerek “Biz bu siperi yıkarız, fakat en sevgili askerlerimden birkaç tanesini feda etmek lazım” diyordu.
Yüzbaşının bu sözlerini dinleyen biraz mütevazi bir asker olan Ömer oğlu Nasuh ilerleyerek “Ben bu siperi yıkarım sen bana istediğim arkadaşlarımı ver yüzbaşım!” dedi.
Tabur Komutanı muvafakat gösterdi. Yüzbaşı da talimatı verdi.
Gece pek karanlıktı, nöbetçilerimiz ve düşman tarafından atılan silahların kesik sesleri, siperleri saran zifiri karanlığı yırtmak için haykırıyorlar gibiydi.
Nasuh Onbaşı, Mehmet Oğlu Mustafa, İbrahim Oğlu Hüseyin ve Mehmet Oğlu Abdurrahman’dan oluşan küçük ordusunun başında düşman siperlerine doğru karanlıklar içinde süzülüp gitti.
15 dakika sonra, düşman siperinden 4-5 el bombasının sesleri duyuldu. Sonra boğuşma başladı.
Bu habersiz hücumdan telaş eden düşman, etrafa şaşkın kurşunlar, maksatsız top ve havan mermisi fırlatıyordu.
Top ve havan mermilerinin açtığı çukurlardan keskin bayıltıcı ölü kokuları geliyordu.
Herkes Nasuh Onbaşı ile arkadaşlarını bekliyordu. Nihayet 7.Bölük mıntıkasından haber geldi.
Nasuh Onbaşı vazifesini yerine getirerek sipere dönmüştü fakat yalnızdı. Mustafa, Hüseyin ve Abdurrahman yoktu.
Bunlar da vazifelerini yerine getirmişler fakat bu uğurda kurban olmuşlardı.
Yüzbaşı;” Arkadaşlar hepimiz için bir şereftir.” diyordu. Düşman siperinin perişan edilmiş olduğunu derhal fark eden tümen komutanı taburu tebrik ediyor ve Nasuh Onbaşı’nın göğsüne kendi eliyle Osmanlı Yıldızı Nişanı takıyordu.
Nasuh Onbaşı mert ve asil bir eda ile yalnız vazifesini yaptığını söylüyordu. Nasuh Onbaşı bu olaydan 4 gün sonra 24 Temmuz 1915 tarihinde şehit oldu.