Fikir beyan etme özgürlüğümü kullanarak yazıyorum bu satırları. “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganı acaba doğru bir söz müdür? Acaba doğru yöntemle yapılan bir hak arayışı mıdır? Her alanda geçerli bir söz müdür yoksa içinde kışkırtıcılık barındırıyor mu?
Bu konuyu konuşurken bile dinleme zahmetine katlanamayıp, haklıymış gibi bağırarak cevap verenler olursa kastettiğim manayı bir kez daha görmüş oluruz. Kurban olduğum Peygamber Efendimiz (sav): “Ya hayır söyle, ya da sus!” demiş.
O zaman yani konuşulanların hayırlı/güzel şeyler olduğu böyle bir toplumun naif, latif ve iffetli hanımefendileri, (bir açıdan da bedenen zayıf insanları) dikkat etmeliler. Zira, kendi karşılarında kas gücü yani bedenen güçlü yaratılmış erkekler var. Bu kuvvet; eşlerini, kızlarını, kız kardeşlerini ve annelerini dış tehditlerden korusun, onlara rızık temin etsin ve dünyanın zorluğunu kolaylasın diye bahsedilmiş. Karısını ya da çocukları öldürsün diye değil.
Dolayısıyla erkekleri karşı tarafa koyup da ( ben öyle hissederek tasarlanıp) söylenen bu söz, bana göre “kışkırtıcı” yönü öne çıkan bir sözdür. Çünkü niyeti hayır değil ki akıbeti hayır olsun. Birini kışkırtmak için “o sözü, bana diyeceklerdi var ya!” denir. Bu sözü duyan kişi yaptığının doğruluğundan şüpheye düşüp korkak olduğu vehmine kapılır.
Susmak; daha büyük bir tehlikeyi savuşturacaksa bence akıllıcadır. Susmak; sabırlı olmanın bir göstergesi ise daha mantıklı. Susmak; sevdiklerimizi kaybetmekten kurtaracaksa daha güzeldir.
Susmak; sen de haklısın, haklı olabilirsin ilhamı vermektir. Susmak; çözümü daha sakin bir zamana ertelemekse başarmak demektir. Susmak; ite dalaşacağına çalıyı dolaşmaksa daha faydalıdır.
Susmak; insanın kibirden, egodan, ezilmişlikten kurtaracaksa insanın kendisini aşması demektir.
Susmak; kızgın bir demiri, suya sokup soğutmak gibidir. Susmak; yepyeni yöntemler ve çözümler tasarlamak demektir.
Susmak; haklılığını onaylatmak için muhatabına vakit vermektir. Susmak; haklıyken haksız duruma düşmemek demektir.
Susmak; vazgeçmeden vaktini beklemek demektir. Susmak; karşı tarafın kendi sesini duymasını sağlamak demektir.
Susmak; bazen hayata devam etmenin de bir şifresidir. Susmak; duygusal davranmaktan daha kârlıdır.
Susmak; aslında sıradan çıkmaktır, susmadıkça kışkırtıcı olup tepkileri toplamaktansa. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan(gibi)dır.
Kendine dokunmadığı zaman, zulme karşı ses çıkarmamak büyük susmaktır. Susmak, mücadelende adaleti aramaktan, hak ettiğin peşine koşmaktan vazgeçmemektir. Haz ve hız çağında susmak, dengeli ve akıllı olmanın bir göstergesidir.
Toplum kalabalıklardan oluşuyorsa orada düşünce seviyesi ortanın da altına iner. Hayat 3-5 slogandan ibaret sanıp, dar kalıplara sokulabir. İnsanın kıymeti, başka insanları düşündükçe artar. Fedakarlık, diğerkâmlık, hoşgörü, affetmek, bağışlamak gibi kavramlar üzerinden düşünülmüş olsaydı bu munasebet (münakaşa denmez) daha güzel bir hatırlatma olurdu.
Tam bir Batı kafasıyla iş yapmak biçimiyle ifade edilmiş “Susma! Sustukça sıra sana gelecek!” sözü. Toplumsal bağlar zayıfladıkça, bireylerin arasındaki saygı da yok olmaya yüz tutuyor. Bugün kadınları, belki kocalarına karşı kışkırtacaklar yarın ise çocukları, anne babasına karşı kışkırtacaklar.
Bu söz, hayra alamet, iyiliğe hizmet eden bir söz değil. Çünkü sınırları belli değil. Herkes, her tarafa çekebilir. “Ya hayır söyle ya sus!” sözü ile “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” sözünde bir istikamet, bir incelik vardır.
Haberlerde izleyenler, sokakta şiddeti görenler fark etmiyorlar mı susmadıkça nelerin olduğunu.
AHMET TAŞTAN