İşgal Altındaki İstanbul..
İstanbul, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi. O günlerde şehrin sokaklarında yürümek, hayatın olağan akışında zorluklar yaratıyordu. 16 Mart 1920’de resmi işgal gerçekleşince, halkın umudu iyice azalmıştı. Ama Türk milleti, özgürlük aşkını her daim korudu!
İzmir’in kurtuluşuyla birlikte, Türk Ordusu hızlı bir ivme kazandı. Fahrettin Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu, İtilaf Devletleri’nin kontrolündeki tarafsız bölgeye doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada, İtilaf Devletleri arasında ciddi bir panik başladı. Fransız ve İtalyan birlikleri, Türklerin ilerleyişini görünce geri çekildi. İngiliz birlikleri ise General Harington'un emriyle savunma pozisyonu almaya çalıştı.
İngiltere, Ankara Hükûmeti ile anlaşma yolları ararken, Türkiye’nin İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki denetim isteği kabul edilmedi. İşte bu noktada, Türk milletinin bağımsızlık kararlılığı bir kez daha ortaya çıktı. Harington ateş açılmaması emrini verirken, Türk birlikleri hiç direnişle karşılaşmadan tarafsız bölgeye girmeyi başardı.
6 Ekim 1923’te Türk Ordusu, Şükrü Naili Paşa komutasında İstanbul’a girdi. Bu, yalnızca bir şehir değil, aynı zamanda bir milletin onurunu, hürriyetini ve bağımsızlığını kazanma mücadelesinin zaferi anlamına geliyordu. İstanbul, 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgalden sonra, tekrar Türk milletine kavuşmuştu!
İstanbul’un kurtuluşu, kutlama ve sevinçle dolu bir dönemi başlattı. Her yıl 6 Ekim, İstanbul’un kurtuluş günü olarak kutlanmaya başladı. Bu tarih, halkın bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin simgesi haline geldi.
İstanbul’un kurtuluşu, sadece bir coğrafyanın kurtuluşu değil; bir milletin direnişinin, azminin ve bağımsızlık arzusunun sembolüdür. Bu tarihi gün, Türk milletinin geçmişteki mücadelelerini ve gelecek hedeflerini hatırlatıyor. Bugün bizler, o dönemde cesaretle savaşan atalarımızın mirasını yaşıyoruz ve bu özgürlüğün değerini biliyoruz..