Gelişim ve değişim kavramları birbirini takip eden iki dost ya da iki kardeş gibi. Söylemlerin çoğunda bu iki kavram sık sık birlikte kullanılır. Gelişim gerek fiziksel gerekse zihinsel değişimin olumlu yönünü ifade etmekte, değişim ise fiziksel ve zihinsel yapıda olumlu olabileceği gibi olumsuz farklılaşmayı da ifade etmekte.

Değişimin hızı bünyeye uygun olmadığında ucube görüntülerin ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor. Ergenlik çağına yeni giren erginlerin, ellerinin, ayaklarının, sesinin değişmesi, gelişmenin belirtisi olsa da ergenin kendisi açısından kabul edilebilir bir durum olmayabiliyor. Değişimin, zihinsel ve fiziksel bünye ile uyumlu olması beklenir ancak olgunlaşmak bazen istenmeyen değişimlere de gebe kalabiliyor.

Değişimden anlamlı ve olumlu sonuçlar almak bazen orantısız değişimlerin gerçekleşmesiyle mümkün olabilmekte. Değişimin gelişim olarak kabul edilebilmesi olumlu sonuçlara adım atabilmekle oluyor. İç huzurun hakim olması gelişimle kaçınılmaz oluyor. Orantısız değişimler ergende iç huzursuzluk oluşturmakta. İç huzursuzluk sonucunda verilen karalarda tutarsızlık olabileceği gibi iletişime kapalı birey olarak ta ortaya çıkmakta.

Bu sonuçlar toplumsal beklentileri karşılayan durum değil. Bir ergenin kabul edilebilir gelişmiş birey olduğunu makul görmek ve benimsemek için gerek fiziksel gerekse zihinsel gelişimini tamamlaması beklenir.

Ülkeler de tıpkı ergenler gibi bazı yönleriyle gelişmiş oluyor bazı yönleriyle de değişmeden gelişmeden kalabiliyor. Değişim ve gelişim hızına uyum gösteremeyen ülkeler insanlarına huzur vermeyen yapıları içinde besliyor. Bir ülkede huzur ve barışın hakim olması için bütün yönleriyle gelişim sağlayan, orantılı ve dengeli büyümeyi kendisine hedef almalı.

Ülkelerin ekonomik büyüklüklerine bakarak gelişmiş olduklarını söylemek kabul edilebilir bir ölçüt değil, Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri çeşitli değerlendirme ölçütlerine göre puanlanarak bulunabilmekte.

Buna göre gayri safi yurtiçi hasıla, borçluluk, yatırımlar, dış ticaret, fert başına düşen milli gelir, okul öncesi eğitim; ilköğretim; ortaöğretim ve yüksek öğretim hizmetinden yararlanan vatandaş sayısı, sağlık hizmetinden yararlanma durumu, anne adaylarının ve bebeklerin ölüm oranı, demokratik yaşam kültürü gibi hizmetlerin yeterlilik oranı ülkelerin insani gelişim endeksini göstermekte.

Türkiye Cumhuriyeti, cari fiyatlarla gayri safi yurt içi hasıla sıralamasından 190 ülke arasında 17 sırada, kişi başına düşen milli gelir açısından 64. Sırada, insani gelişmişlik endeksi bakımından 72. Sırada yer almakta.

Yukarıda ki veriler birlikte değerlendirildiğinde ülkemizin kabul edilebilir düzeyde değişmediğini ve gelişmediğini söylemek yanlış olmayacaktır, değişim ve gelişlim süreci ergen gibi orantısız büyüme trendi içinde.

Değişim ve gelişim süreci dengeli ve iç huzuru sağlayacak dinamikleri birlikte taşımalı. İkbal elde etme, yandaş kayırma zihniyeti ur gibi bünyeye hakim olmamalı. Vatandaşları eşit, demokratik yaşam tarzının kullanılması için şartların oluşturulduğu, siyasal, sosyal ve ekonomik hayatta huzurun hakim olduğu, yalpalamayan, her türlü olumsuzlukları dış mihraklara yüklemeyen, ergenlikten çıkmış, ne dediğini ve ne istediğini bilen, küresel ölçekte sözü dinlenen, sözü tutulan, olmuş, pişmiş, gelişmiş, bir ülke istiyorum.