İnsan sesinin benzersiz bir fenomen oluşu, sayısız faktörün bir araya gelmesiyle açıklanabilir. Bu karmaşık süreçte, ses tellerimizden dil yapımıza, nefes alıp verme şeklimizden beyin fonksiyonlarımıza kadar her detayın önemli bir rolü vardır.
Sesimiz, parmak izimiz gibi özgündür. Sesi insanın mührü gibidir. İnsanları seslerinden çok rahat tanır ve ayırırız. İnsan sesi ve konuşması başlıbaşına bir mucizedir.
Dünyadaki iki insanın, yaşamış veya yaşayacak olsun, konuşmasının aynı olma ihtimali yok denecek kadar azdır.
İnsandaki özgün sesler nasıl oluşuyor ve insan konuşması bu kadar çeşitliyken, tanıdık bir 'merhaba' bile bizi nasıl bu kadar etkileyebilir?
Ses Telleri ve Konuşmanın Oluşumu
Sesimizin temeli, ses tellerimizde yatar. Uzunlukları, sesimizin tonunu belirler; ne kadar uzun olursa ses o kadar ince çıkar.
Kadınlar genellikle erkeklerden daha uzun ses tellerine sahiptir, bu da seslerinin nispeten daha ince çıkmasına neden olur. Ancak ses tellerimiz, sesimizin tınısını yalnızca kısmen belirleyebilir.
Konuşmanın Fiziksel Yapısı
Dilimiz, dudaklarımız, dişlerimiz olmadan sesimiz anlaşılmaz bir hal alır. Sesimizi tamamlayan ve güzelleştiren bu öğeler olmasa sesimiz kuru bir gürültüden ibaret olurdu.
Konuşurken geçirdiğimiz nefes, sesimizin karakteristiğini şekillendiren 11 farklı noktadan geçer. Bu, konuşma sırasında havanın akışını ve hızını, ağız ve dudak yapımızın yanı sıra kişiliğimizi de içerir.
Nefes alıp verme tekniğimiz ve nefes hızımız konuşma stilimizi çok etkiler.
Konuşmada Beynin Rolü nedir?
Konuşma sürecinin asıl organizatörü beyindir. Burada, düşüncenin ana yapısı oluşturulur ve kulak ile gözlerden gelen sinyallerle birleştirilerek boğaza sinyal olarak gönderilir.
Bu süreç, insanın konuşmasını hayvanlardan ayırır; çünkü hayvanların beyin yapısında insanlardaki gibi konuşmayı düzenleyen bir bölge yoktur.
"Bazı papağan, muhabbet kuşu hatta karga türlerinin konuşmaları onların ezberleme ve tekrar edebilme yetenekleridir. Bilinçli bir konuşma söz konusu değildir."
Şempanzelerin bile dil ve damak yapıları nedeni ile insan gibi konuşmaları mümkün değildir.
Dil, insanoğlunun dünyaya geldiği ilk günden beri vardır. Batılı evrimci tarihi kaynakların aksine ilk insan konuşmayı bilen, dili iyi kullanan medeni bir insandır. Tüm semavi dinlerin kutsal metinlerine göre dünyaya gelen ilk insan Hz. Adem ve Hz. Havva'dır. İnsana ait ilk sesler ve konuşulan İlk dil de onlara aittir.
Bugüne kadar geliştirilen altı bin dil, insanların kültürel evrimini ve çeşitliliğini gösterir. Tüm dillerin ortak özelliği, en çok kullanılan kelimelerin genellikle daha az harfle yazılmasıdır.
Her birimizin konuşması, yüzümüzdeki kaş, göz, burun gibi özellikler kadar özgündür. Bu özelliklerin birleşimi, sesimizin benzersiz bir parmak izi gibi tanınmasını sağlar. Böylece, telefonda bile olsa, bir 'merhaba' ile sevdiklerimizi tanırız.
Velhasıl dilimiz ve sesimiz de yaratıcının bedenimizdeki mucize bir eseridir.
Hazırlayan: Ayhan Talha Bayraktar