Maç yapacak rakip bulmak kolaydı da maçı yönetecek hakem bulmak kolay olmazdı. Örta hakemlik yapacak bir ağabey bulabildiyseniz şanslı sayılırdınız, yan hakem ise çok özel günlerde mümkün olurdu. Çok maç ise hakemsiz oynanırdı. Yağmurlu, çamurlu havalarda, çamurdan daha az etkilenmek için pantolonunun paçalarını kıvırmış hakemler görürdük.

Osman Hatipoğlu 1970’li yıllar, ilçedeki bir mahalle takımı Ufukspor’u nasıl kurduklarını “İnegöl’de mahalle takımları, arkadaş takımları çoktu, kavgasız gürültüsüz maçlar yapardık. Bizde ağırlıklı olarak İnegöl Lisesi arkasında ikamet eden arkadaşlarımızdan bir takım kurduk. Başka mahallelerden arkadaşlarımız da vardı. Kulüp yerimiz yoktu, formalarımızı ve topu bir çuvala koyar evlerimize götürür getirirdik.

 Şortunu herkes kendi temin ederdi. Takımımızda bir turnuvaya çıkacak sayıda sporcu yoktu. Orhaniye Mahallesi’nden bir takımdan gönüllü olarak bize transfer olan arkadaşlar oldu, turnuvaya 11 kişi katıldık. İlk formalarımız atletlerimizdi, sonrasında 11 kişilik beyaz forma satın aldık. Üzerine yeşil-sarı renkte kumaş diktirdik ve renklerimiz yeşil-sarı oldu. Turnuvaya Ufukspor adı ile katıldık” şeklinde anlattı.

Bütün yokluklara rağmen futbolun protokol kurallarına uymaya da özen gösterilirdi. Maça başlarken yazı-tura ile saha ve top seçilir, her iki devreye de başlama vuruşu ile başlanırdı.

Sahada çizgiler olmasa da penaltılarda ceza sahası olduğu kabul edilen alanın dışına çıkılır topa vurulmadan önce kaleci hareket etmezdi.

Sahaya çıkış- larda bile iki takım çoğunlukla hakemlerin arkasında birlikte çıkardı. Kaptanlar ise ne yapıp edip kaptanlık bandı olarak kollarına bir kurdele uydururlardı.

 Güzel günlerdi. Anılan dönemi Sosyolog Yazar Ahmet Talimciler “Sporun Sosyolojisi, Sosyolojinin Sporu” adlı kitabının ön sözünde “Futbolcunun mahalleden, semtten biri, yöneticilerin içimizden çıkan biraz daha pahalı kişiler olduğu yıllardı, futbolun hayatımız ile kurmuş olduğu bağın şimdikinden çok daha fazla özel bir yeri vardı. Şehrin şimdiki kadar kalabalık ve gürültülü olmadığı, spor yapmak/futbol oynamak için uygun mekân sıkıntısı çekilmeyen günlerde Amatör takımlar, mahalle arası karşılaşmalar ve oradan bir sonraki aşamada içinde yaşadığımız kentin takımlarının karşılaşmalarını izlemek büyük keyifti” şeklinde anlatır.

Mahalle takımı kavramının yok olmasına bizden başka üzülenlerde vardı. Teknik direktör Ziya Doğan, Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünce Eylül 2021 tarihinde düzenlenen “Sporun İnsan Yaşamına Etkisi” konulu Sempozyumda “Mahalle Takımı kavramı yok oldu. Kentlerdeki yapılaşma nedeniyle mahalle aralarında bulunan futbol sahaları- nın yok olduğunu, bunun da çocukları spordan kopararak sanal bir dünya olan bilgisayara yönelttiğini söyledi.
 

Yazıyı sosyal medyada paylaştığımda 1936 doğumlu Nizami Erim “İdmanyurdu’nun antrenmanı olmadığı günler, Kavaklaraltı sahasında, ceket ve pantolonla en az on çift kale maç oynanırdı. 1945-1950’li yıllar saati olan çocuk yok gibiydi. Mahalle maçlarının bitiş saati çok klasikti, Kocaçayırdaki sığır dağılana kadar, kanun gibiydi.”

Bayram Günaç ise “Eskiden kulüplere gerek duymadan, mahalle maçları yapardık” Hüseyin Alkan “Bir günde üç maç yaptığımız olurdu. Gençlergücü, Çağlayanspor, Cihanspor gibi takımlarda oyuncu olmazsa kadro tamamlardık” katkısında bulundular

TURHAN ŞAHİN'İN İNEGÖL'DE FUTBOLUN 100 YILI isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır