Abdulvasih DURAN yazdı

Çeşitli canlı türlerinin bulunduğu yeri ziyaret eden adamın dikkatini bir şey çekmişti.Hemen hemen bir çok canlı türünün bulunduğu yerde ya etraflarında bir kafes vardı veya içine konuldukları bir kavanoz mevcuttu.Ancak yengeçlerin bulunduğu kavanozun üstünde herhangi bir kapak yoktu.Ziyaretçi adam hemen oradaki görevliye sordu:

-”Neden  hepsinin  üzerinde kapak varda yengeçlerin içinde bulunduğu kavanozun üzerinde kapak yok?”.

Görevli biraz gülümsedikten sonra “kapağa gerek yok ki” dedi.

Ziyaretçi adamın merakı büsbütün artmıştı ve sorusunu tekrar etti:

-“Peki ama neden?”.

    Oradaki görevli gayet rahat bir şekilde kavanoza yaklaşarak ziyaretçi adama bu durumu izah etmeye başladı:

-“Bak,şu yengeçler çıkmak için tırmanıyorlar ama arkalarından yetişen diğer yengeçler ayağından çekerek hep beraber tekrar kavanoza düşüyorlar.Yani anlayacağın geriden gelen yengeçler  tırmanan  yengeçlerin çıkmasına engel oluyorlar”.

      Ziyaretçi adam oradan ayrılırken de bu manzara hep kafasını meşgul etti.Ve kendi kendine şöyle mırıldandı:”Bu durum biz Müslümanları ne kadar güzel tarif ediyor.Biz Müslümanların birbirimize verdiğimiz zarar kadar kimse kimseye zarar vermiyordur herhalde”.

     Tarihimiz   Müslümanların birbirine verdikleri zararların örnekleriyle doludur.

Kur’an ve Resulullahın (sav)hadisleri/sünneti tefrikanın ,ayrılığın azap olduğunu hep dile getirmiyor mu? 

      İslam dininin önem verdiği en önemli konuların başında istikrar ve huzur gelmektedir.İslamın geliş amacı da zaten dünyaya huzuru ve istikrarı getirmektir.Bu nedenle bir ülkede huzur ve istikrar kurulmuşsa bunu bozmaya çalışmak büyük bir vebal ve büyük bir günahtır.

      Huzur ve istikrar bir ülkede sağlanmışsa artık onu korumak ve ona sahip çıkmak bütün mü’minlerin görevidir.Bu konu ile ilgili bir çok Ayet-ı kerime vardır:

-“…Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır.”(A’raf,85).

-“…Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.”(Kasas,77)

      Ayet-i Kerimelerde de görüldüğü gibi Rabbimiz bizden kurulu düzeni bozmamamızı istemektedir.

Toplum Bilimcileri toplumda ki hareketliliği 4 guruba ayırırlar:

1-Kazananlar,

2-Kaybedenler,

3-Kazandıranlar,

4- Kaybettirenler.

  

    İlk iki grup toplumda ki  rakip iki güçtür.Ancak asıl görev  ÜÇÜNCÜ guruba düşüyor.Kazanma ihtimali olmadığı halde bu üçüncü gurup, inat ve kininden dolayı DÖRDÜNCÜ sırada yer almaya çalışırsa şu neticeler bizi beklemektedir:

-Büyütmeye çalıştığımız ve geleceğimiz olan çocuklarımızı ne gibi tehlikeler beklediğinin korkusu içerisinde uykularımız kaçacaktır.

-Dinimiz,Diyanetimiz,İmam Hatiplerimiz ve Kur’an kurslarımız her an elimizden alınabileceğinin korkusunu yaşayacağız.(Böylesi günleri 28 Şubat denilen o ma’kus yıllarda yaşamadık mı?).

-Hiç kimse yarınından ve geleceğinden emin olamayacaktır.v.b.

      Biz Müslümanların görevi birbirimizi uyarmaktır.Emri bil’ma’ruf (İyi iş yapmaya yönlendirmek) ve Nehy’i an’il münker (Yanlıştan alıkoymak) hepimizin görevidir.

      Kur’an’ı Kerim de son pişmanlığın fayda vermediğine dair bir çok örnekler mevcuttur.Yanlış  yapanlara “Size uyarıcılar gelmedi mi “diye sorar.O nedenle istikrarı ve huzuru bozmaya çalışanlara karşı birbirimizi uyarmamız ve yanlış iş yapmaktan kaçınmamız gerekir.

      Çevrecilerin güzel bir sözü vardır.Derler ki.Son balığı da yakalayıp balık bittiğinde ,son ağacı da kesip ağaç kalmadığında ve son  suyu da içip su bittiğinde işte o zaman çevrenin değerini anlarsınız.

      Biz de diyoruz ki:Dinimiz ,Diyanetimiz elimizden alındığında,huzur ve güven ortamı yok olduğunda işte o zaman  bu günleri arayacağız.

UNUTMAYIN:Kazandıranlar Tarih boyunca her zaman hayır ile yad edileceklerdir.

Ancak Kindarlar ile inatçılar tarih boyunca hiç hayırla yad edilmeyeceklerdir.