Sevgili Okur. Selamsız sabahsız gazetemizde değerli gazete yöneticileri ve editoryal üstatlarının izniyle, önce misafir kalem olarak birkaç paylaşımda bulundum. Sonra gazetemiz şahsıma ve kalemime değer vererek bu köşede sizlerle buluşmam, yazılarımı paylaşmam için bana da yer vererek beni onore ettiler ki… 54 yaşında olmama rağmen, gazetemizin ismiyle müstesna genç bir heyecanla içim kıpır kıpır olarak yazılarımı kaleme almaya başladım. Dediğim gibi yaşımla büyüyen büyük bir birikimim, yazma arzum, heyecanım beni adeta gençleştirdi… Tabi siz Değerli Okura selamsız bu başlangıç için bir özür ve selam borcum oluştu. Özür Dilerim ve Selamın Aleyküm.

     Önce Teşekkür;

     Değerli Genç Gazete... Bana bir köşenizde yer vererek, beni ne kadar bahtiyar ettiğinizi inanın kelimelerle tarif edemem. Beni ONURE ettiniz. 10 yaşımdan beri yazıyorum. İlçe, il, Bölge ve Üniversite yıllarımda Rabbimin izin ve lütfuyla kalemime var bir sürü takdir. Ödül filan. Hamdolsun.

      Ama malum, memuriyette özgürce yazı kaleme almak zor. Bu da bir eleştiri değil tabi ki. Öyle de olmalı zaten. Ve emekliliği Rabbim nasip etti. Ben de Genç Gazetemize gerçekten, farklı bir soluk, vizyon, perspektif, kazandırmak için elimden geleni yapacağımdan hiç şüpheniz olmasın. Çok güçlü, dinamik, sıra dışı birikimimi sizlerle ve okurla paylaşmaktan onur duyacağım.

      Bu sözlerim salt yazımlarımla ilgili değil. Allah nasip ederse İnşallah... Zaten ne demek istediğimi anlatmama gerek yok. Birlikte devam edecek ömür ve izni Allah verirse eğer, bizatihi birlikte müşahede edeceğiz.

      İspat; sözü söyleyenin sanatından değil, o sözün ve sanatın asıl sahibi olandan gelir ki... Verilen yetenek ve güzellik Allah'ın lütfunun Külliyesidir. Bunu kullanabilmek, kulun irade-i aczi yetidir. Bunu görmek ise, Zat-i Zül Celal'in sıfatlarından münezzeh, Kul iradesine tanzim ve teslim ettiği sübut-i sıfatlarının zahiri ikramıdır. İnşallah, Okur’un beğenisine mazhar olur kalemim.

     Kendimle ilgili olarak benim, tarafım, aidetim, kula kulluk etme zihniyetim haysiyetsizliğim yok. Asla da olmadı. Doğru bildiğimi, gördüğümü söyler, yazar, anlatır yanlış bilip gördüğümü de aynı düsturla değerlendiririm.

    Dost Allah'tır. Gerisi teferruat. Düsturum; Hak’tan ayrılma yeter.

    Yazımın başlığında belirttiğim Neden Genç Gazete sorusuna gelince…

    Ben aklıma düşenleri okurla paylaşmak istiyorum. Bunu profesyonel bir platformda, hedefleri olan, ortaya vizyon koyabilen, habere ve haberciliğe ciddi değer veren, kalemin değerini bilen, yerel kabuğunu kırmış, bölgesel ve ulusal basına göz kırpan, gerektiğinde haberleri ve yeni anlayışları örnek alan olduğu kadar, örnek oluşturan, özgür, bağımsız, Ülke, Vatan, Bayrak, Millet, Toprak kırmızı çizgisini kalın çizebilen, teröre teröriste bölücü yapılara karşı dik duran, taviz vermeyen, doğru olan, doğru yazan, misyonu belli, sürekli kendini güncelleyen, Haktan, Hukuktan, Adaletten taviz vermeyen, Allah’ı bilen, Milli Değer yargılarını önemseyen, güçlü bir altyapı ile basamakları emin adımlarla çıkan, gelişen, yerelde de, bölgesinde de, ulusalda da ve küresel basın zeminde de kendine sağlam bir konumlama çabasında olan bir gazete olarak gördüğüm için Genç Gazetedeyim.

     Bitirirken; Bunlar övgü falan değil. Tespitlerim. Öngörülerim. Öğretmenlik mesleğini ve idareciliğini 30 seneyi aşkın bir süre yapan, adam olacak çocuğu ve genci tanıma konusundaki tecrübelerimi bir an gözlerinizi kapatıp hayal edin.

     Varacağınız nokta da gördüğünüz sonuç, benim kaleme aldığım bu yazıda ki tespit ve öngörülerimden farklı olmayacaktır.

     Son Söz Olarak;

    “Yükün dürüstlükse gücün düşer belki ama, başın düşmez.”

     Tekrar Selamlar ve Saygılar. Allah’a emanet olun.

Bekir AYDOĞAN