Akşam vakitlerinde eşini-çocuğunu alıp bu yeni yapılan ışıklı mekanda, İnegöl’ün yeni yüzünde, yetişen gençlerin halini izlerken dini kültürüyle meseleyi kıyaslayacak ve değişime ayak uydurmayarak rahatsızlığını dile getirecek kaç insan vardır?
“Çok güzel olmuş ama...” ile başlayan cümleleri kaç inançlı insan kuracak? Aş evinin ismi gastro olduktan sonra yabancı isimlerle kurulmuş bu mekanlarda kaç genç milli duyarlılıkla oturup Türk kahvesi içecek?
Nasıl ki “ülkede ekonomi çok kötü!” deyip de pahalı içeceklere para veren bu insanların yaşadığı çarpışık hayatı kaç kişi sorgulayacak?
Küçük bir köye dönen dünyanın bir köşesinde, Allah'ın kendisine aciz adamlar, kadınlar, masum çocuk ve de şanlı şehitler seçtiğini Gazze’nin harap ve bitap düşmüş evlerini, hastanelerini, camilerini, parklarını düşünen kaç İnegöllü olacak?
Belki de biriniz çıkacak yapılanları onaylayıp bir kuşbakışı ile şu güzergahı işaret edecek: Bak, burada belediye binası, yönetim; biraz ileride yan yana duran sağlık müdürlüğü, sağlık; yanında Çimen camii, din/ibadet; hemen dibinde İmam Hatip lisesi, eğitim; yolun geç öbür tarafına Adliye Sarayı, adalet; hemen onun yanında iş merkezi, ticaret...
Evet, bu bakış açısı da Necip Fazıl’ın Canım İstanbul şiirinde semtleri tanıttığı gibi oldu. “Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet/Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet.
Bu yeni ve modern İnegöl merkezi ile İshak Paşa camii civarını kıyaslamak lazım. Cami merkezli bir dünya kurmuş atalarımız. Ticaret de yönetim de onun etrafında oluşmuş.
Eş-dost oturup muhabbet edilecek, vakti bir çay bardağında demleyecek insanlar için mekan da var. Ama hayatın karşısındaki en büyük hakikatin ölüm olduğunu hissettiren İshak Paşa türbesi de orada.
Velhasıl bir şehir kurulurken ya da şehrin bir kısmı inşa edilirken geçmiş kültürden kopup yeni sıfatıyla bir şeyler yapmak, şanlı mazimizi ötekileştirmek değil midir?
Ben çevre düzenlemenin ne demek olduğu konusunda akıl verecek kadar bilgili değilim. Lakin Osmanlı Aklı ve Medeniyet Aklı isimli kitaplarda okuduğum kadarıyla biliyorum.
Şehirler o milletin kültür dünyasından haber verirmiş. Orayı inşa edenlerin de inanç ve düşüncelerinden işaretler taşırmış.
“Bursa'dasınız gülümseyin!” reklamının önündeki tozdan görünmeyen arabaların yanı başında inşaat şantiyesine andıran yollar...
Bir de hiçbir eksiği yok sayılarak inşa edilmiş bu yeni belediye meydanı beni düşüncelere gark etti.
Bir tarafında kötülüğü emreden nefis, hemen yanında iyiliğe yönelebilecek iman dolu bir ruh... İkisi de insanda.
Uzun lafın kısası yönümüzü belirleyecek ve insanımızı teşvik edecek bir takım millî manevi değerleri bu yeni meydanda görünür kılmayı teklif ediyorum.
AHMET TAŞTAN