Çevre dağlardan İnegöl Ovası’na inen bütün akar sular, burada birleşerek “Göksu” adını alır ve Yenişehir Ovası’na geçer.

İnegöl Ovası’na- çevresindeki dağ silsilesinden- birçok akarsu, iner. Ancak

bunlardan bir kısmının debisi, çok düşüktür. Hatta yaz mevsiminde hiç akmazlar.Debisi yüksek olan akar sular, Uludağ ve Domaniç dağlarından gelen akarsulardır ki bunlar, batıdan doğuya doğru, sırasıyla: Kara Dere-Akdere / Cerrah Deresi - Hocaköy Deresi-Bedre Deresi-Akçasu Deresi-Çamlık / Hamamlı Deresi ve Mezit Deresi’dir.

Bunlardan Hocaköy Deresi ile Cerrah Deresi, Aliağa Deresi adı verilen bir kanal ile birleştirilerek tek dere haline getirilmiş ve adına da “Kalburt Deresi”

denmiştir. Bedre Deresi’nin de yatağı değiştirilerek doğuya kaydırılmış ve yerleşim

alanının dışına çıkarılmıştır. Şu kadar var ki Bedre Deresi için açılan bu yeni yatak da günümüzde –maalesef- meskûn mahal içinde kalmıştır.

İnegöl’ün çevre il ve ilçeler ile ulaşımı, yukarıda sözü edilen geçitler aşılarak

ve de akarsular üzerine kurulan köprüler, kullanılarak sağlanmıştır. Kuruluş öyküsü anlatılırken işaret olunduğu üzere “Honta-Köprüsü” ismiyle anılan bu köprüler, İnegöl’ün hem ulaşımında hem de emniyet ve güvenliğinin sağlanmasında son derece önemli olmuştur.

İnegöl’ü, Akhisar Köyü üzerinden tarihî İpek Yolu’na bağlayan Hızırbey Köprüsü ile Kulaca Köyü üzerinden yine İnegöl’ü İpek Yolu’na bağlayan Karacapaşa Köprüsü, önemli görev üstlenmiştir. Çamlık Deresi üzerine kurulmuş olan Çandır Köprüsü, Mezid Deresi’nin üzerine kurulmuş olan Kınık Köprüsü, Koca Dere üzerine kurulmuş olan Hasanpaşa Köprüsü ve nihayet Kalburt Deresi üzerine kurulmuş olan Kalburt Köprüsü, İnegöl’lülerin, sosyal ve ekonomik hayatının gelişmesinde büyük rol oynamıştır.

Bitki örtüsü itibariyle İnegöl coğrafyası, çok zengindir. Hem Uludağ ve hem de Domaniç dağları, gür ormanlar ile kaplıdır. Başta gürgen ve çam olmak üzere bir çok ağaç çeşidinin yetiştiği görülmektedirAhî Dağı’ının bitki örtüsü ise baltalık cinsi meşe ağaclarıdır. Zira bu yörede hem akar suların debisi çok düşüktür hem de toprağın oluşumu, çok farklıdır. İnegöl coğrafyasının ova bölümüne gelince: Burası, son derece verimlidir.

 Her çeşit zirâî ürün, sebze ve meyve yetiştirmeye müsâittir. İnegöl Ovası, önceki çağlarda, yılın 7-8 ayında su ve batak ile kaplı bulunduğundan fetih sonrasında, geniş ölçüde, İnegöl Ovası’nda pirinç ekimi yapılarak ve de “Su-Sığırı” adı verilen manda cinsi büyük baş hayvan yetiştirilerek arazi, değerlendirilmiştir.

Yukarıda açıklandığı üzere İnegöl, tarihî İpek Yolu’nun Bursa ayağı ile bağlantılı olarak, milattan önce 2000 yıllarında “Modra” adıyla kurulmuştur.

Akhisar - Höyüğü de aynı yıllarda oluşturulmuştur. Yapılan “Sırt-Yollar” ve üzerine kurulan “Honta-Köprüleri” ile bu iki höyük, birbirine bağlanmıştır. Akhisar Kalesi, İpek Yolu üzerinde hareket eden ticaret kervanlarının mal değişimlerini yaptıkları ve de yolculukla ilgili ihtiyaçlarını karşılamak için mola verdikleri ticârî bir merkez niteliğinde olmuştur.

 Aynı yol üzerinde tesis olunan Kolcahisar Kalesi ise hem gümrük ve hem de güvenlik birimlerinin konuçlandığı önemli bir yerleşim alanıdır. Bu iki önemli yerleşim alanını birleştiren üçüncü önemli bir yerleşim alanı da İnegöl Höyüğü olmuştur. İnegöl Höyüğü, Akhisar Kalesi’nin, takriben, 4 kilometre güney doğusunda ve İnegöl Ovası’nın iç kısmında Hocaköy Deresi ile Bedre Deresi’nin oluşturduğu bir “Su-Batmanı” üzerinde tesis olunmuştur ki tarihî kayıtlarda bu yöreye,“Dikrîhî Çayırı” adı verilmektedir. Akhisar ve Kolcahisar kalelerinin arka bahçesi olarak tesis olunan “Modra/İnegöl”, ilk yıllarda bir çeşit korsan yatağı olarak kullanılmıştır.

Fetih öncesinde İnegöl/Anjelokoma, tekfurluk seviyesinde, küçük bir yerleşim alanıdır. Yöneticisi de Nikola’dır. Domaniç yöresi de -tarihsel bir bağ ileAnjelokoma’ya bağlı kabul edilmektedir. İnegöl coğrafyası’na isim olarak verilen “Antiktoma” adı ile “Domaniç” adı arasında -yukarıda işaret edildiği üzere-çok yakın ilişki bulunmaktadır. Söz gelimi: Günümüzde “Şehitler” diye anılan köyün, “Doma” olması ve “Çiftlik Köyü”nün, de HüdâvendiğârLivasıTahrîr Defterleri isimli kaynak eserde: “Lipe-Toma” olarak anılması, bu bağlantının, doğruluğunu pekiştirmektedir.

Recep Akakuş Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar