‘’Bir milletin değerlerini kaybetmesi silahlarını kaybetmesinden daha tehlikelidir’’
        İnsanı insan yapan değerlerin yaşatılması esas olması gerekirken insani değerleri hiçe Sayan davranış ve uygulamalar son yıllarda hızla artmaktadır. Bu davranışlar insan hakları evrensel beyannamesi ile ülkelerin anayasalarında ifadesini bulan kriterlere de ters düşmektedir. Savaşlar, terörist faaliyetler, katliamlar insanlığa ve sahip çıkması gereken evrensel değerlere darbe vurmaktadır.

      Günümüzde insanlık bu değerleri bütün canlılığı ile yaşatması gerekirken, acının ve gözyaşının hakim olduğu olayların yaşanmaya devam etmesi değerler aşınmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.Çağdaşlaşma ve değişim adı altında sosyal medya ve televizyon programlarıyla değerlerimiz ayaklar altına alınmaktadır. Şair Arif Nihat Asya’nın dediği gibi ‘’Bize bir nazar oldu Cumamız pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu’’

           Değerlerimiz kimliğimizi oluşturur değerlerle güvenli hale gelen dünya ,değerlerin kaybedilmesi ile korkutan ürküten bir yer olur . Sevgi, saygı, merhamet ve hoşgörü gibi değerler insanın ruhunda var olan ve yaşatılması gereken değerlerdir. insani değerleri bireysel olarak yaşama ve yaşatma konusunda her birimize önemli sorumluluklar düşmektedir. Şayet bu değerler yaşatılmaz ise evrensel değerler içinde yer alan ve eşitlik adaletin tesis edilmesi hedefine ulaşmak ta mümkün olmaz .


      Değerlerin değersizleştirilmesi içinin boşaltılması magazinleştirilmesi ,milli değerlerimizin kasıtlı olarak ihmal edilmesi, değerler üzerinden siyasi menfaat sağlanması istismar edilmesi bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Türk milletinin  maneviyatla yoğrulmuş Türk kültürünü ve değerlerimizi korumak en öncelikli vazifemizdir. 


     Teknoloji geliştikçe bizim iletişimimiz geriledi. Yaşam standardı yükselirken saygı ,sevgi ,bağlılık ,vicdan, merhamet, hoşgörü, güven kayboldu sevincimizi kırgınlıklarımızı ,mutluluğumuzu küçücük telefon ya da tabletlerle yaşamaya başladık. Eskiden mahalle bakkalının veresiye defteri mahallenin şifresiz kredi kartı ve yoksulun cebi gibiydi, işin en güzeli her ev herkesin evi gibiydi. Komşular birbirlerini ziyaret eder yardımlaşır ve korurdu. Komşunun hakkı da hatırı da vardı herkes birbirinden haberdardı. Şimdi aynı apartmanda oturan insanlar yan komşusundan bile habersiz; kim hasta kim yasta  kim ihtiyaç sahibi diye bilmek istemiyor. ilgi alanlarına da girmiyor zaten yolda karşılaşsalar bile ne bir selam sabah var ne de bir tebessüm iki yabancı gibi. Komşuyu davet etmek yakınlık göstermek ihtiyacı olup olmadığını sormak âdettendi .Bakkala gidene kadar mutfaktaki ihtiyacını komşudan istemek daha kolaydı. Köyde hasta varsa yardım etmek, yalnızca bir çorba pişirmek, küçük çocuk varsa onunla ilgilenmek, olumsuz bir durumda yakınlarına haber vermek görevden sayılırdı.Komşu ekmeği komşuya borçtur felsefesi hakimdi, bu yardımlaşmalar köydeki hayatı huzurla doldurup insanı mutlu ediyordu.Çıkmaz sokaklarımızda’’ komşu anne’’ figürü vardı top oynarken su istediğin ,acıkınca salçalı ekmek veren sevecen insanlardı. Çıkmaz sokakları yok ederek kültürü de değerleri de kaybettik şimdilerde belediyeler çıkmaz sokakları çıkar yaptık diye övünmektedir. Herkesin birbirine karşı güveni azaldı şüphecilik arttı varlıklarımız arttıkça değerlerimiz azaldı şimdilerde herkes yalnız, yoğun, yorgun ve tek başına


         Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen milli ve dini bütünlügü oluşturan bu değerlerin yozlaşması millet ve devletimizin beka sorunudur.Değerlerimizdeki yozlaşma ve değişim gözle görülür şekilde artmaktadır son yıllarda resmi kurumlar ve STK‘ların yaptırdığı istatistikler bunu apaçık ortaya koymaktadır.Milletler topraklarını kaybedebilirler fakat bundan daha kötüsü bizi bir ve beraber yapan örfümüzü, milli ve manevi kimliğimizi kaybetmemizdir.Millet olma vasfımızı sağlayan bu değerlerimizi koruduğumuz müddetce kaybedilen topraklar yeniden kazanılır.
        Sağlıkla kalın iyi haftalar diliyorum.