Bugün internet ve diğer iletişim imkânları aklı zorlayacak seviyeye ulaşmıştır. Neredeyse cinlere mal edilecek işler üretilmektedir. Uzaklık ve mesafeler sıfırlanmıştır dense mübalağa sayılmayacaktır. Bir ihtiyaç maddesi olarak internet ve internetle kullanılan aletler ‘hâcât-ı asliyyeden’ sayıldı sayılacaktır. Teknoloji hayatı kuşatmış durumdadır. İletişim teknolojisi ise hayatı kuşatan teknolojiyi de kuşatmaktadır.
Hayata Müslüman gözlüğü ile bakmakla mükellef olan iman ehlinin, bu büyük teknolojiyi nimet standartlarında kullanması imanın gereğidir. Mü’min, Allah’ın bütün nimetlerine bu gözle bakar. Her nimet, nimet olarak kullanıldığında bir şükür nedeni olur. Nimet, standardı dışına taşırıldığında ise helak nedeni olur. Elimizdeki mal, aile fertlerimiz ve bütün nimetler bu kural dairesi içinde kalır.
İnternetten cep telefonu cihazına kadar elimizdeki bütün iletişim sistemleri ve cihazları, ya şükrünü yapmaya gayret ettiğimiz için nimet babından bizimle bulunan imkânlar olarak kalacaktır ya da ateş olup bizi yakacaktır. Buradaki ince çizgi, siyaset erbabından aile reislerine kadar mü’min olan herkesi ilgilendirmektedir. Bugün internet için ‘ahlâk’ eksenli bir sorun yumağı önümüze konmaktadır. İnterneti risk olarak gösteren başlıkların altı ahlâk ve müstehcenlik alt başlıkları ile doldurulmaya çalışılıyor. Şüphesiz yanlış da değildir bu. Çocuklardan ihtiyarlara kadar herkesin elinde cin karakterli bir cihaz ahlâk açısından risk taşımaktadır. Biraz daha farklı bir tasnifle internet üzerindeki çalışmaları ele almamız gerekiyor. Bu farklılık internetin hayatımızı kuşatma gücü ve kapsamlılığı ile orantılı olmalıdır.
a) İnternet ve onu sağlayan cihazların nimet olarak kullanılması birinci başlık olmalıdır. Müslüman olarak biz, interneti müstehcenlik için kullanmadık diye nimet standardına çıkarmış olmayız. İnsanların deniz kenarındaki çıplak görüntülerini ‘güneşi bu şekilde kullanamazsınız’ diyerek engelleyecek olsak, güneş gibi bir nimeti, nimet olarak değerlendirmiş olmamız için yeterli bir iş yapmış sayılmayız. Daha ötesini düşünmeye mecburuz. İnternet, bu asrın büyük bir nimeti olarak tam anlamı ile ‘Allah’ın bir nimeti’ standardında görülmeli ve kullanılmalıdır. Bu büyük başlığın altını onlarca küçük başlıkla doldurmalıyız.
b) İnternet hızı temsil ediyor, masraf ve araç azlığını temsil ediyor. Bugün ise biz, internete bağımlı hâle gelmiş olmamıza rağmen insanî ilişkilerimizi ve ibadetlerimizi hızlandıramadık. İnternet sayesinde sılayırahime daha çok vakit ayırma fırsatı bulamadık. Namazlarımızı cemaatle kılmaya ayıracak vakit üretemedik. İnternetsiz zamanda insanların bu tür sorumluluklarına vakit bulabildikleri hâlde internet bağımlıları olarak bizim vakit sıkıntısı yaşamamız için ne denebilir, nasıl bir yorum yapılabilir? Garip bir görüntü olarak, internet yüzünden bir evin içindekilerin birbirlerini görüp konuşmadan sabahlamaları ve sabah vaktinde evden ayrılmaları nasıl bir garabeti simgelemektedir? Bu da ikinci ana başlığımız olsun. Hız harikası, hayatımızın akışını mı durduruyor acaba?
c) İnternet, bizi birleştiriciliği şu ana kadar ters gerçekleştirmiştir. Adeta internet, insanın insandan uzak durmasına, görmeden, temas etmeden, tebessüm etmeden mesajlaşmaya yol açmıştır. Uzaktan insanlık uygulanan bir vadiye sürmektedir bizi. İnsanlığımızı kaybetme nedenimiz olan bir fırsat, nimet değildir. Nimete dönüştürülmesi ise bizim için bir sorumluluktur.
d) Şimdi ahlâk başlığını açabiliriz. İnternet, ahlâkımızı dar bir alana sıkıştırmaktadır. Bir yandan da bize ait olmayan ahlâka zorlamaktadır bizi. Ahlâkımız erirken biz eririz, o yok duruma gelirse biz yok oluruz. Ahlâk bilir bir internet, bizim talebimiz olan internettir. Haramlara geçiş köprüsü gibi kullanılan ya da aileler için aslını yitirme nedenleri taşıyan iletişim, bir tür alkol işlevi görmektedir. Alkolün bütün kötülüklerin anası olmasına benzer bir durum da internette varsa, bizim görevimiz belli demektir. Kullanmasını bilerek, onu sınırsızlıktan arındırıp sınırlar içine alarak kullanmaya mecburuz.
Biz mü’miniz. İmanımız bize bir ‘hudûd’ koymuştur. O ‘hudûd’u kollamak imanımızın zorunlu emridir. İnternetsiz kalabiliriz ama ‘hudûd’suz kalamayız.
NURETTİN YILDIZ