Noktacı Kasım Efendi’nin âile hayatı ve yakın çevresi hakkında geniş bilgi sahibi değiliz. Baba adının İlyas dede adının ise İdris olduğu kaynaklarda görülmektedir.

Kendisi, soy kütüğünün, Kâdirî Tarikatı’nın kurucusu Şeyh Abdülkâdir-i Geylâniye (H. 470-561 / M. 1077-1161) dayandığını ifade etmişise de âilesi ve yaşam şartları hakkında hiç bilgi vermemiştir.  Noktacı Kasım Efendi, 1535’te vefat etmiş olduğuna göre ceddi Abdü’lkâdir-i Geylânî’nin vefat tarihi arasında yaklaşık olarak 374 sene geçmiştir. Abdülkâdir-i Geylâniye nisbeti, baba veya ana yönünden mi olduğuna dair de bir işaret yoktur.

Osmanlı İmparatorluğu ile Mısır Kölemen Devleti arasında siyâsî temasların
kesilerek savaş rüzgarlarının estiği ve 1485-1490 yılları arasında dokuz defa kanlı muharebelerin cereyan ettiği bir coğrafyada, bir diğer ifadeyle, Antakya’da yaşamakta olan Noktacı Kasım Efendi, dost ve arkadaşlarının teklifi üzerine, rüyasında Hz. Peygamberden aldığı öneri doğrultusunda, kitabını telif etmeye karar vermiştir.Yine rüyasında Hz. Peygamber’in nezâretinde Halveti Tarikat usûlüne göre yapılan zikir halkasına Hz. Peygamberin yaptığı işaret üzerine katılmış; zikir meclisinin sonunda Hz. Peygamber, kendisine iltifatta bulunmuş ve: “Allah, hem bu dünyada hem de âhırette senin makamını yükseltsin..” duâ ve niyâzında bulunmuştur.

Kitabını, H. 902 / M. 1496-97 yılında Antakya’da Arapça olarak ve müsvedde şeklinde hazırlamıştır. Yaşadığı coğrafyada Dede Ömer Rûşenî (öl. 892/1487) ve onun müridi İbrahim Gülşenî (öl.940/1533)nin, temsil
ettiği Halveti Tarikatı, yaygındır.  Bu yıllarda İstanbul’a davet edilen Şeyh Cemal Halvetî (öl. 899/1494)de İstanbul’da Koca Mustafapaşa Dergahı’nda şeyh olarak görevlendirilmiştir. İçinde yaşadığı bu sosyal ortamın etkisiyle Kasım Efendi de bilginler ve de şeyhler için bir cazibe merkezi olan İstanbul’a gitme özlemini duymuştur.

 Ancak gelişen şartlar ve oluşan sosyal ortam, onu İstanbul yerine Bursa’ya taşımıştır. Gördüğü rüya da bu konuda kendisine karar vermede yardımcı olmuştur. Bursa’ya geldiğinde -bir tevâfuk eseri– babasının adını taşıyan Hoca İlyas Camii Külliyesi’ne yerleşmiştir. Çok geçmeden anlamıştır ki İçine girdiği yeni kültür ortamında Antakya’da Arapça kaleme almış olduğu “Cevâhirü’l-Ahbâr” kitabının okunmasına ve de şöhret bulmasına imkân yoktur.Zira buradaki kültürel ortamda Ahmet Bîcan (öl. 1455) ile ağabeysi Mehmet Bîcan (öl.1445)nın Türkçe kaleme almış oldukları “Ahmediye-Envârü’l-Âşikîn - Muhammediye” gibi siyer, vaaz ve nasihat kitapları, halk tarafından büyük rağbet görmektedir. İşte bu durumu değerlendiren Kasım Efendi, kendi ifadesinegöre, rüyada Hz. Peygamberden aldığı işaret üzerine; evvelce Antakya’da Arapça kaleme almış olduğu “Cevâhirü’l-Ahbâr” kitabını, bölüm başlıkları hariç, Türkçe’ye terceme etme gereğini duymuştur.  Hiç şüphesiz bu terceme işinde şeyhi İzzeddin Ali Karamânî ile onun şeyhi Yiğitbaşı Ahmet Şemsettin Marmaravî’nin de büyük rolü olmuştur. Kasım Efendi, Bursa’ya geldikten ve buradaki kültürel muhit ile karşılaşınca –tabir caiz ise- “Cevâhirü’l-Ahbâr” kitabını yeniden Türkçe olarak yazma durumunda kalmıştır.

Kendi ifadesine göre bu konuda çok zorlanmış ve bir çok zorluklara katlanmıştır. Çünkü kitabını yeniden gözden geçirmiş ve bu arada aldığı peygamberî işaretler ile gerekli tashihleri de yapmıştır. 32 ana bölümden oluşan kitabını tamamlayıncaya dek, 16 defa rüyâda Hz. Peygamber ile mülâkatta bulunulduğu “Cevâhirü’l-Ahbâr” kitabının hem dîbâce kısmında ve hem de içinde -değişik vesileler ile- ifade olunmuştur.

Bursa – Murâdiye Şehzâde Türbe Vakıfları’nda “Noktacılık” hizmeti verdiğine şahit olduğumuz Kasım Efendi’nin gerçek şahsiyet ve kişiliğini kitabının şiir bölümlerinde yer alan “Kasım” lı mısralar, açık seçik göstermektedir.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar