Sis, yatay görüş mesafesini 1 km.nin altına düşüren meteorolojik bir olaydır. Stratus bulutunun yerde veya yere yakın seviyede oluşması olarak da bilinir. Yerle temas eden hava içindeki subuharının yoğuşması veya donarak kristalleşmesi sonucu ortaya çıkan çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden meydana gelmiştir.
Neden paylaştım bu bilgiyi sizlerle? Her sis olayında sosyal medyayı özellikle takip ediyorum. “İşte İnegöl’ün kirli havası” başlıkları, altına dünya kadar yorum ve aynı zamanda haberlerde ardı ardına geliyor: “İnegöl güne böyle uyandı”
Çok basit bir hava olayı olan sisi, nedense hayatımızdan uzun yıllardır çıkmayan hava kirliliği ile sürekli karıştırıyoruz. Bu karıştırma sosyal medya ve yerel haberlerle de besleniyor tabii.
İnegöl’ün havası temiz demiyorum ama her sis olayını da hava kirliliğine getirmeyin arkadaş. Yağmur, kar, dolu kadar doğal bir hava olayından bahsediyoruz burada.
Ben çok sık Oylat’a giderim. Orada müzik yapıyorum uzun yıllardır. Kış aylarında Oylat dönüşü Hilmiye’ye gelene kadar bazen Muzal’a kadar göz gözü görmez.
Birkaç metreye kadar düşer görüş mesafesi. İnegöl’ün havası en temiz yerlerden birinden bahsediyoruz. Rakımın en yüksek olduğu yerlerden biri.
Her sabah oradan İnegöl’e inan o sisi fotoğraflayıp İşte İnegöl’ün kirli havası diye paylaşsa herhalde gülüp geçeriz.
İnegöl, kışın sürekli sis alır. Şu hava kirliliği ile sisi artık karıştırmasak mı birbirine?
Bununla ilgili bir arkadaşımdan dinlediğim anısını paylaşayım. Lisans eğitimimi Adana’da tamamladım, oranına havasını iyi bilirim.
Bu 5 yılda sadece 1 dakika süren bir kar yağışına şahit oldum. Adana’ya kar yağmaz, doğal olarak Adanalılar çok kar bilmez.
Orta Anadolu’da bir ilçede üniversite okuyan bir arkadaşımız Adanalı biriyle kalıyor. Sabah çocuk herkesi ayağa kaldırıyor, kar yağmış kar yağmış diye.
Diğer arkadaşlar için bir şey ifade etmiyor tabii kar yağması zaten bildikleri bir olay. Ama Adanalı ilk kez karşılaşıyor.
Onlar da gözlerini yarı açıyor açamıyor kalkıyorlar ve dışarı bakıyorlar. Nerede kar diye soruyorlar çocuğa. Adanalı bahçede toprağın, çimlerin üzerindeki beyazlıkları gösteriyor, kar diye.
Biri yapıştırıyor şakadan tokadı ‘Kırağı o kırağı, ne karı’ diye. Adanalı ne bilsin çiği, kırağıyı. Bir de oturup onu anlatıyorlar çocuğa.
Biz de biraz o çocuğun durumuna düşüyoruz sanki İnegöl’de; sisle karşılaştık mı.