Üniversite yıllarımda bir arkadaşım kaldığı derslerde hep hocaları suçlardı. Hocalar ona takmıştı ve mezun olmasının önünde büyük bir engeldi.
Okula adam akıllı gitmez, final haftası hariç derslerin yüzüne bakmazdı ama suçlu hep hocaydı. Takmıştı ona bir kere.
Yaz okuluna kaldığı haberini alınca yine aynı konuya döndük: “Adam mezun etmeyecek bizi belli oldu” dedi. Ben başladım sorgulamaya.
- Tanıyor mu hoca seni?
- Hayır. Nereden tanıyacak bin tane öğrencisi vardır.
- Odasına gittin mi, görüştün mü hiç?
- Ne işim var hocanın odasında. Muhatap olmam
- Sınıfta adama bir terbiyesizlik yaptın mı?
- Yok canım, kaç kere dersine girdim ki sanki.
O zamanlar sosyal medya da yok. Bir yerde bir yazı yazsın hakkında, ailesine vs. Bunlar da mümkün değil.
Baktım ki hala hocayı suçluyor, dayanamadım: “Dersine gitmiyorsun, adam seni tanımıyor etmiyor, 1000 kişinin dersine giriyorsa onların içinde bir kişisin sadece. Sınava çalışmamışsın. Seni tanımamış, görmemiş bilmeyen bir hocanın sana taktığına inanıyorsun. Vallahi pes”
Biz millet olarak böyleyiz ne yazık ki. Ciddi bir özeleştiri eksikliği var bizde. Suçu kendinde asla bulmayan bir anlayışımız var.
Ters yönden gelip size çarpan, çarptıktan sonra da sesini olabildiğince yükselten, sizi suçlayan yüzlerce binlerce insan var trafikte.
Kendi işini güzelce götüren ama daha fazla kazanma hırsıyla alakasız sektörlere atlayan, batınca da herkese saran sanayiciler bizde.
İşini düzgün yapmayan, mesaisine uymayan, işyerinin kurallarını sallamayan tipler bizde. Patron yol gösterince de usta bana taktı, patron bana taktı.
Türk futbolunda son dönemde ortaya çıkan YAPI tartışmasına binaen yazıyorum bunları. Kendi özeleştirisini yapamayan, nerede hata yaptığını göremeyenler bir bahane üretip sizin önünüze koyuveriyor.
Bizim insanımızda var bu maalesef. Doğal olarak başaramamanın, ulaşamamanın adı YAPI olarak konuyor. Tıpkı derse girmeyen, sınava çalışmayan arkadaşımın “YAPI benim mezun olmamı istemiyor” demesi gibi. Ben he deyip geçiyorum, siz de öyle yapın.