Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!  İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

Tarih, yalnızca savaşların, zaferlerin ya da fetihlerin değil; aynı zamanda maneviyatın, toplumsal dayanışmanın ve kültürel köklerin de hikâyesidir. Bu bağlamda, Bursa ve İnegöl hattındaki Ahîlik geleneği, Anadolu irfanını şekillendiren unutulmaz izler bırakmıştır. Bu izlerin en güçlülerinden biri de hiç şüphesiz Akbıyık Sultan’dır. Hem adıyla hem de irfanıyla yaşayan bu gönül sultanının hikâyesi, sadece bir zâtın değil, bir geleneğin tarihidir.

Asıl adı Ahmed Şemseddin olan ve sonradan halk arasında Akbıyık veya Akbıyık Sultan olarak anılan bu gönül eri, Ahîlik geleneğinin Anadolu’daki en güçlü temsilcilerindendir. Hacı Bayram-ı Velî’nin müritlerinden ve Akşemseddin Hazretleri’nin yakın dostlarındandır. Alışılagelmiş tasavvuf anlayışının aksine, fakr (yoksulluk) yerine ğınayı (zenginlik) seçmiş; malını, mülkünü biriktirmek değil, hayır ve hizmet yolunda harcamayı tercih etmiştir. Sahip olduğu tüm varlığı vakıflaştırarak, toplumun faydasına sunmuştur.

Bursa'da ikamet eden Akbıyık Sultan, İnegöl'ün Tekke Köyü’nde kurduğu zaviye ve çevresindeki mezraa ve çiftliklerle, bölgenin sosyal yapısına asırlar boyunca yön vermiştir. 1456 yılında Bursa’da Hakk’a yürüyen Akbıyık Sultan, bugün kendi adını taşıyan tekkede metfundur. İnegöl/Tekke Köyü ve İstanbul’da bulunan ve ona nispet edilen mezarlar ise gerçek değil, ‘merkad’ yani hatıra makamlarıdır.

Akbıyık Sultan’ın tarihsel rolü, yalnızca bir zaviye kurmakla sınırlı kalmamıştır. O, İstanbul’un fethine katılarak, “Nimel-Ceyş” yani “ne güzel ordudur o ordu” hadisine nail olmuş müstesna kişilerden biridir. Böylece sadece gönülleri değil, şehirleri de fetheden bir maneviyat ordusunun neferi olmuştur.

Baba Sultan’ı Orhan Gazi nasıl takdir ettiyse, Akbıyık Sultan da Sultan I. Murad tarafından aynı teveccühe mazhar olmuştur. Ardından gelen Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed, Sultan II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed dönemlerinde de yaşamış, uzun ve bereketli bir ömür sürmüştür.

İnegöl şehir merkezinde ise Ahîlik ve Bâbîlik geleneklerinin temsilcisi olarak "Noktacı" lakabıyla bilinen Kāsım Efendi öne çıkmıştır. Kāsım Efendi, Hamza Beyzade Derviş Mehmed’in himayesinde, İrmiyâz yani günümüzdeki Atışalanı'nda tekke ve zaviyesini kurmuştur.

İnegöl ve çevresi, Ahîlik geleneğinin etkisiyle yalnızca manevi olarak değil, coğrafi olarak da şekillenmiştir. Kestel'in eski adı olan Karye-i Ahî, bugün dahi o mirasın canlı bir yansımasıdır. Ağı Dağı olarak bilinen Cebel-i Kırş, bir zamanlar Ahî Dağı olarak anılmıştır. Küçük Yenice (Yenicemüslim) köyü ise tarihî belgelerde yine Karye-i Ahî olarak geçmektedir. Hamamlı Köyü’nün ilk adı Karye-i Ahaveyn’dir.

Tarihi belgeler, Akbıyık Sultan’ın irşad faaliyetlerinin yanı sıra, mülk edinip bu toprakları tekkeye vakfettiğini de belgeliyor. İmad Bey Karyesi (Ova-Akbıyık) olarak bilinen bölge, Sultan Murad Hüdavendigâr tarafından Akbıyık Sultan’a verilmiş, o da bu alanı Akbıyık Tekkesi’ne vakfetmiştir. Bu topraklar, on çiftlik ve beş has çiftlik olarak kayıtlıdır.

Akbıyık Sultan’ın hayatı ve mirası, Anadolu irfanının, tasavvufun ve Ahîlik anlayışının somut bir timsalidir. Onun hikâyesi, sadece geçmişin değil; bugünün ve geleceğin de mayasında yer alan bir değerler bütünüdür. Bugün İnegöl’ün sokaklarında dolaşırken, o derin kökleri, sessiz birer çınar gibi hissetmemek mümkün değildir.

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!

MURAT ALTIN