Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
İnegöl’ün tarihî derinliklerine inildiğinde, ismi çok bilinmese de etkisi büyük olan isimlerle karşılaşılır. Bu isimlerden biri de hiç şüphesiz Paşa Yiğit’tir. Yiğit Köyü’nün isim kaynağı olan bu zat, sadece bir akıncı komutan değil, aynı zamanda Balkanların Türkleştirilmesinde kilit rol oynamış bir kahramandır.
Onunla birlikte tarih sahnesine çıkan İshak Paşalar, İvaz Paşa ve Osmanlı'nın sancılı dönemleri, İnegöl'ün kaderine dokunmuş ve bu coğrafyanın kültürel kimliğine yön vermiştir. Gelin, bu isimlerin izinde, Yiğit Köyü’nün hikâyesine birlikte bakalım.
Tarihî kaynaklara göre İnegöl’deki İshak Paşa ailesi, halk arasında İbrahimzâdeler olarak tanınır. Bu unvan, İshak Paşa’nın büyük oğlu Halil İbrahim’in de adını taşır. Türk geleneğine uygun olarak babasının adını devam ettiren Halil İbrahim, yıllarca babasının hayrî eserlerinin mütevellisi olarak hizmet etmiştir.
Ancak tarih sahnesinde karşımıza çıkan bir diğer İshak Paşa daha vardır ki, bu kişi farklı bir kimliğe sahiptir. Sırp asıllı bu İshak Paşa, Osmanlı akıncıları arasında yer almış, özellikle Sultan II. Murad devrinde padişahın en yakınlarından biri olmuştur. Paşa Yiğit ile manevî evlat bağı bulunduğu belirtilen bu komutanın İnegöl ile bir bağlantısı yoktur. Tüm hayrî hizmetlerini Üsküp’te gerçekleştirmiştir.
Paşa Yiğit Kimdir?
Asıl adı Paşa Yiğit olan Yiğit Baba, I. Murad ve Yıldırım Bayezid dönemlerinin önemli akıncı komutanlarındandır. Aslen Manisa civarından gelen göçebe Türkmenlerdendir ve Rumeli’ye yapılan iskan politikaları çerçevesinde bölgeye aktarılmıştır. Rumeli’nde “Alay Beyleri” olarak bilinen seçkin komutanlar arasında yer almış ve Üsküp’ün ilk sancak beyi olmuştur.
Ankara Savaşı’nın ardından başlayan ve yaklaşık on yıl süren Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht mücadelesinde tarafsız kalmayı tercih etmiş, bu nedenle İnegöl’deki çiftliğine çekilerek siyasi baskılardan uzak kalmaya çalışmıştır. Ancak bu inziva dahi onun hedef olmasını engelleyememiş, ismi bazı kaynaklarda değiştirilerek unutturulmak istenmiştir. Kimileri ona “Lala Yiğit” demiş, kimileri ise “Nikdîh Baba” – yani “Çiftçi Baba” – diyerek onu başka bir kimliğe büründürmüştür.
Paşa Yiğit’in 1417 civarında vefat ettiği, inşa ettirdiği köy camisinin ön bahçesine defnedildiği bilinmektedir. Bursa’da da onun adına bir mahalle ve mescid bulunmakta, bu mescid günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.
Hüdavendigâr Livası Tahrir Defterleri’nde adı geçen Karye-i Enasıl ve Karye-i Nikdîh Baba adlı köyler de Paşa Yiğit ile ilişkilendirilir. Günümüzde bu köylerden Enasıl Karyesi artık mevcut değildir; topraklarının bir bölümü Yiğit Köyü’ne, diğer bölümü ise Şıbalı’ya katılmıştır. Bu da bize tarihî yerleşimlerin zamanla nasıl şekil değiştirdiğini ve bugünkü köylerin ardında yatan derin geçmişi gösterir.
Paşa Yiğit’in ardından bölge, İvaz Paşa’nın tasarrufuna geçmiştir. Bursa’da medrese yaptıran İvaz Paşa, burayı bu hayır işine vakfetmiştir. II. Murad’ın önemli vezirlerinden biri olan İvaz Paşa, aynı zamanda Yeşil Cami ve külliyesinin de mimarıdır. Ancak Çandarlı Ali Paşa’nın kışkırtmaları sonucunda görevinden alınmış, gözlerine mil çekilerek siyasetten uzaklaştırılmış ve 1429’daki büyük veba salgınında vefat etmiştir. Mezarı Bursa Pınarbaşı Mezarlığı’ndadır.
Bugün ise Türk-Japon işbirliği ile kurulan Tavuk Çiftliği, zamanında İvaz Paşa’ya ait olan bu topraklar üzerine kurulmuştur.
Paşa Yiğit, Osmanlı tarihinin sessiz kahramanlarından biridir. Adı, sadece bir köye değil, bir dönemin ruhuna da kazınmıştır. İnegöl'ün köylerinde, camilerinde, mezar taşlarında ve kimi zaman da unutulmuş arşiv belgelerinde onun izi sürülebilir. Bugün Yiğit Köyü’nde esen her rüzgar, bir zamanlar bu topraklarda hüküm süren yiğitlerin nefesi gibidir. Onları hatırlamak, geçmişle bağ kurmak ve köklerimizi bilmek adına bu hikâyeleri yaşatmak hepimizin borcudur.
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!