Babasının yanında kendisine ait bir yer bulamayan, aynı evin çatısı altındaki babasını göremeyen, onu görse bile derdini, isteklerini anlatmaya vakit bulamayan veya sözlerine açık bir kulak bulamayan bir çocuğun hissiyatını takdir etmemiz gerekiyor.

Hiç kimse Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha iyi bir dava adamı, hizmet ehli olamaz. O ise ailesini ihmal etmedi, çocuklarını ve torunlarını ikinci derecede görmedi. Bütün ağır meşakkatlerine rağmen ne ibadetinden geri kaldı ne de çocuklarından ve evinden. Üstelik de onun evi bir iki haneli ev de değildi. Aynı anda dokuz hanımlı bir evi idare etmek ve hiçbirine zulmetmemek asla unutulmaması gereken bir derse ait notlardandır.

Davetçi baba veya annenin, davanın ağırlığını, henüz mükellef bile olmayan bir çocuğa ‘dava düzeyinde ağır’ bir üslupla anlatmaya kalkması, anlattığının sonuçlarını beklemede aceleci olması hata olarak değerlendirilebilecek tutumlardır. Çocuk, kimin çocuğu olursa olsun nihayetinde çocuktur; tabii bir seyir içinde büyümek ve olgunlaşmak onun da hakkıdır.

Davetçi anne ve baba, toplumun bir tür baskıya dönüşen bakışlarını, tepkilerini abartmamalıdır. Filancanın çocuğu, sırf annesi veya babası, insanlığı ihtiva eden, ahireti göz önünde tutan bir projenin başında bulunduğu için Allah’ın nimetlerinden mübahlar dairesinde mahrum olmamalıdır. En iyinin peşinde olmamız, iyilerin yasaklanmasını gerektirmiyor.

Her hâlükârda davetçi ve âlim, evini ve çocuklarını başka âlim ve davetçilere mahkûm ettirmemeyi yeğlemelidir. Çocuk, kesinlikle çocuk olarak görülmelidir. Bulunduğu evin özel şartlarından ve farklı imkânlarından ötürü emsallerine göre farklılıklar göstermesi bir çocuğun büyümüş sayılmasını gerektirmemektedir. Oyunuyla, arkadaş çevresiyle, sorunlarının tahlil edilmesiyle hoca çocuğu da çocuk muamelesi görmelidir.

Baba ve annenin öğretmen olarak çocuğunun karşısına dikilmesi, eğitim kuralları açısından olumlu sonuçların alınmakta zorlandığı seçeneklerdendir. Daha çabuk sonuç görme arzusu, sabrın sınırlarının daralması, öğretim ve eğitimden önceki çocuğa ait birikimin üzerine eğitim zorluğunun yığılması, babanın ve annenin çocuğunun önünde öğretmen olarak durduğu zamanki zorluğu hazırlar. Âlim ve davetçi, çocuğu için başka mürebbiler aramaktan çekinmemelidir.

Türkiye şartlarında hâlâ hayatta olan pek çok âlim ve Kur’an ehlinin, çocukları üzerindeki emelinin tahakkuk etmemesinde bu neden yatmaktadır. Evet, onların tutumlarını kınama hakkımız yoktur. Samimi duygularla, başka örnek bulamadıkları bir zamanda yapabileceklerine inandıklarını yapmışlardır. İnşaallah niyetleri ile ecir kazanmışlardır. Ama onların onca ağır tecrübelerinin yeniden tekrar edilmesinin bir anlamı yoktur.

BELALAR YAĞMUR YAĞMUR GELİNCE: Dağına göre kar yağmış olması normal görülmelidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta anne-babanın bilgi anlamında, uygulama anlamında ilişki ve iletişim anlamında üzerlerine düşen her şeyi yapmaları, çocuklarına ulaşabilecekleri her yolu denemeleri ve sonucu Allah Teâlâ’nın takdirine bırakmalarıdır.

Her şeye rağmen dine hizmet yolunda bulunanlar, yolun meşakkatine hazır olmalıdır. Sabırdan başka bir silahları bulunmadığını bilmelidirler. Öncekilerin çektikleri sıkıntıları bile bile tekrar yaşamanın da bir anlamı yoktur; helaller ve haramlarla oynayamayız, öncekilerin taktikleri ayetle hadisle sabit şeyler değildir. Onlar, zamanının gereği olduğunu zannettiklerini yaptılar. Biz zamanımızın ve çocuklarımızın hesabını yapmakla mükellefiz. Bir aileden bir kurban yetmez. Hepimiz davamıza kurbanız.

NURETTİN YILDIZ