Bir Nefeslik Bilgi, Dava Adamlığı Şartları, Görkemli binalar, Dil bilen elemanlar, Büyük kütüphaneler, İri bütçeler, Kalabalık destekçileri,

Bunlar veya benzerleri bizim için, hizmet etmenin ve hizmet adamlığının gereklerinden sayılabilir. Gereklilikleri doğru da olabilir. Birinin diğerinden daha önemli veya önemsiz olması ne değiştirir? Kur’an’ımızda en açık ayetlerden biri, Allah Teâlâ’nın dinini kime teslim edeceğini anlatan ayetlerdir. Hiçbir tefsir kitabına gerek bırakmadan anlaşılacak kadar açık ayetler, din davasını yüklenebilecek nitelikleri vurgulamaktadır. (Hacc, 41)

“O kimseler ki, kendilerini yeryüzünde iktidara getirdiğimizde namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emredip kötülükten sakındırırlar.” (Nur, 55)

“Sizden iman edip salih amel işleyenlere Allah şunu vaat etmiştir:

Kendilerinden öncekileri nasıl başkalarının yerine getirdiyse, onları da başkalarının yerine getirerek yeryüzünde egemen kılacak; onlara, kendileri için razı olduğu dinlerini uygulama imkânı verecek; korkularını güvene çevirecektir. Zira onlar hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnız bana kulluk ederler.”

Ek bir bilgiye gerek bırakmadan ayetler, dava adamlığı şartlarını sıralamaktadır. Bu şartlar ayetlerden izlendiğinde şunlardır:

1-Dosdoğru bir namaz. 2- Zekât. 3- İyiliği emir ve kötülükten alıkoyma. 4- İman ve salih amel. 5- İmanda samimiyetin gereği olan şirkten uzak kalma.

Bu şartların her biri için ayrıntılara girilebilir. Namazın gerçek hali, zekâtın tatbiki, iyiliği emir ve kötülüğü engelleme fonksiyonu konusunda uzun uzun konuşulabilir. O ayrıntıya girmeden bile bakıldığında, Allah’tan dava adamı olduğu için kimlerin yardım göreceğine açık bir işaret izlenebilmektedir.

Bu şartlar Kur’an’daki diğer işaretlerle beraber toplandığında, dava adına çalışan, dinine hizmet eden insanların en temel vasıfları şunlardır:

* Hayır insanında Allah sevgisinin üstünde hiçbir sevgi yoktur.

* Zamanın gerektirdiği bütün çeşitleriyle cihada hazırdır; cihadın edebiyatını değil tatbikatını yapar.

* Mü’minlere karşı mütevazı, kâfirlere karşı onurludur.

* Tam anlamıyla sabırlıdır. Akıbetin Allah’ın olduğunu bilir ve O’nun rızası için yapılan işlerde aceleci olmaz. Nübüvvet Eczanesi’nden

“Zalim olsun mazlum olsun kardeşine yardım et.” Zalime nasıl yardım edebiliriz ki? “Zulmeden elini alıkoyarak.” (Müslim, Birr, 16) İnsan da Vakıf Olur

Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur” dedi:

“Her kim bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harp ilan ederim.

Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, -benim katımda daha sevimli herhangi bir şeyle- bana yakınlık kazanamaz. (Farzlardan sonra) Kulum bana nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne dilerse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa onu korurum.” (Buhari, Rikak, 38)

NURETTİN YILDIZ