Bugün için aslında kendime fuar alanı gündemi belirlemiştim fakat arabayla dolaşırken bazı bilboardlar gördüm ve gündem dümenini siyasete kırdım..

Niye direksiyon değil de dümen derseniz ;

Çünkü bugün araba ile değil de sandal ile yolculuk yaptık sayılır yinegölde.

Neyse bilboardlardan anladığım kadarıyla sayın Cumhurbaşkanı İnegöl’e Akparti ilçe başkanı olarak aday oluyor.

Sonra yok canım o kadar değildir dedim kendi kendime.

Baktım hakikaten Akparti’nin ilçe kongresi varmış , resimlerde de sadece sayın 

Cumhurbaşkanın resmini görünce böyle düşünmek herhalde saçma değil.

Düşünsenize 20 yıldır belediye başkanlığını Akpartili isimlerin yaptığı, 22 yıldır her dönem mutlaka en az bir Akparti milletvekili gönderdiği şehrimizin Akparti İlçe başkan adayı kendi görseli ile meydana çıkmıyor.

Çünkü onlar da biliyor ki İnegöl’de ve dahi buna benzer bir çok yerde seçimi kazanan isimlerden çok ama çok fazla Recep Tayyip Erdoğan etkisi var.

Kendi kimliklerinden, siyaset tarzlarınızdan bağımsız seçimi kazanmaları garanti gibi..

Varlıkları Recep Tayyip Erdoğan'ın varlığına borçlular.

İnegöl'e dair hangi projelerini, hangi çözüm önerilerini gördük , duyduk ?

İzmir’de hiçbir hizmet alamamasına rağmen sırf ideoljik sebeplerle CHP’nin sürekli seçimlerde birinci parti olması gibi İnegöl’de de aynı sebeplerle Akparti birinci parti oluyor.

Seçilmesi garanti görülen makamlara aday olurken kendi içlerinde bir rekabet oluşuyor.

Yani bu rekabeti ancak belediye başkan aday adaylığı veya milletvekili aday adaylığı döneminde görüyoruz..

Fakat ilçe başkanı, il başkanlığı konusunda aynı yarışı görmüyoruz.

Peki neden ?

21 Ekim 2020 tarihinde sosyal medya hesabımdan şöyle bir paylaşım yapmıştım ;

Bir siyasi partinin eğer kuruluş ve ilk kongresi değilse ; 

İl başkanlığı,  ilçe başkanlığı, gençlik kolları başkanlığına sürekli tek aday çıkıyorsa ne o parti demokratiktir ne de o partiden demokrasi adına umut vardır..

1-umut yoksa aday yoktur

2-atama varsa aday yoktur.

Üzerinden 4 yıl geçmiş değişen bir şey yok. 

Küçük partilerden tek aday çıkmasını bir sebeple anlayabiliriz ; aman teşkilat kapanmasın , seçime girme yeterliliği kaybolmasın diye..

Ama girdiği bütün seçimleri kazanan 

Akparti sürekli olarak hemen hemen her kademesinde tek aday ile çıkıyor. 

Bu da adeta bir tarikat gibi hiç kimsenin farklı düşüncesine ihtiyaç duymayan bir "yapı" ortaya çıkarıyor.

Farklı sesler , farklı düşünceler ortaya çıkmıyorsa orada demokrasiden,ilerlemeden, yenilenmeden söz edilemez.

Atama yapılarak yapılan başkan seçimleri git gide yönetim kurulu üyelerinin de aynı yöntemle belirlenmesine sebep oluyordur..

Hadi atama yapıldı da bu kadro kendi partisini yerelde yukarı çıkartabilmiş mi ? Hayır.

Başarılı değilse neden aynı isimlerle devam ediliyor?

Aklıma gelen ilk fikir ; başka isimlerin göreve talip olmaması..

Herkesin bildiği ama kimselerin yüksek sesle dile getirmediği gerçek şu ki ; son yıllarda ki iktidar partisinin yönetimi İnegöl'ü anlayabilecek, taşıyabilecek ve ileri götürebilecek kalibrede değil..

Akpartiler aman partimize zeval gelmesin diye yutkunurken muhalifler iktidar partisinin gücünün zayıf olmasından memnun.

Fakat bu durumda yine kaybeden İnegöl oluyor.

İktidar partisinin yönetimi bir nevi İnegöl'ün bakanlar kurulu statüsünde olmalı ki sorunlarımızın çözümünde kurumlara baskı yapabilsinler.

Doğru bilgileri, hataları, eksiklikleri dile getirecek donanımda olmaları gerekir.

Halkın temas edebildiği, sosyal kimlikleri önde olan insanlardan olmalı..

Ama her geçen gün halktan kopan, sorunları çözmeyi geçin konuşmaktan imtina eden bir "yapı" var..

Bu yapı İnegöl'ü sevmiyor demiyorum ama İnegöl için yetersiz.

Peki niye daha ehil insanlar yönetime talip olmuyor iktidar partisinin ilçe yönetimi için yarış olması gerekirken ? Akpartililer bu sorunun cevabını verebilir mi ?

Öneri : Tek aday ile girilen kongreler için salon masrafı yapmasınlar o parayla Cumhur İttifakı ortağı Sayın Devlet Bahçeli'nin 16 Ekim 2020 de yaptığı "askıda ekmek" kampanyasına destek olarak değerlendirsinler.

Selametle.

#kae