Turhan Şahin yazdı

BAKMACA DEDE: Hakkında bir bilgi olmamakla birlikte Geyikli Baba, Abdal Musa, Abdal Murad, Dugulu Baba ile aynı dönemler içinde Kurşunlu’ya gelip yerleşmesi Ahmet Yesevi soyundan olması Moğol istilasından sonra Anadolu’ya gelip Osmanoğulları ile birlikte hareket eden ve halkı dini açıdan bilinçlendirme amacına yönelik çalışmalar yapan bir alperen olduğu sanılmaktadır. Yüksekçe bir yerde olması tüm İnegöl Ovasına hakim bulunması yönüyle kontrol,  rasat (bakmaca) görevi yaptığı görüşü de ağırlık  kazanmaktadır.  Çok eski zamanlardan beri ziyaret yeri olması yatırda mahalli türkü ve ilahiler söyleyip mum yakılması, Şaman’lıktan izler taşıması bu bilgileri doğrulamaktadır. Bazı tarihçilere göre de “Yegan Gazi” diye adlandırılan yiğit olduğu da söylenmektedir. Kurşunlu açısından önemi çok büyüktür. Her sene Mayıs ve Kasım aylarının ilk haftasında Dede’ye çıkarlar. Tarım için ekim zamanına gelen bu günlerde yılın hareketli geçmesi, gerçekleşmeyen isteklerin gerçekleşmesi için dilek tutularak adak adanır. Söylenceye göre Bakmaca dede erenlerden biriymiş. Çok eskiden Dede’nin yattığı mera’da koyun otlatan bir çoban bir ağacın dibine yatmış uyumuş. Rüyasında birisi “Ey Çoban kalk, benim yattığım yerin etrafına taş diz ki hayvanlar otlarken beni çiğneyip rahatsız etmesin demiş” çoban uyanmış bakmış kimse yok. İkinciye üçüncüye aynı rüya olmuş bakmış ki, Bakmaca Dede’nin mezar yerinin çizili olduğunu görmüş ve hemen taşla çevirerek korum altına almış. Yeniden uyuyunca “taşlarımı dizlerimin üstüne koydun beni rahatsız ediyor çevresini genişlet” demiş. Çoban uyanmış  ve denileni  yapmış. Sonradan oraya küçük bir bina yapılıp üstü örtülmüş. Bakmaca Dede efsanesi o günden bugüne sürüp gelmektedir.

BAĞDADİ-ZADE (HASEN BİN YUSUF): Bağdat kadısının oğlu olduğu için Bağdadi-zade diye bilinir. Doğum yeri ve tarihi bilinmemekte olup 1578’de Bursa’da vefat etti. Zamanın alimlerinden Hafız Acem, Kadri Efendi ve Rumeli Kadıaskeri Muhyiddin Efendi’den ilim tahsil etti. Dimetoka’da Abdülvasi Efendi Medresesi, İnegöl Medresesi, Piripaşa Medresesi, İznik Medresesi, Edirne’deki Üç Şerefeli Medrese’de müderris olarak hizmet verdi. 1562de Manisa Müftüsü oldu. 1572’de Nakıb-ül Eşraf (Peygamber Efendimizin soyundan gelen seyyid ve şerif’lerin doğum ve ölümlerini kayıt eden müessese)’ın başına getirildi. 1576’da yaşlılık ve hastalık dolayısı ile emekli oldu. Bursa’da yerleşti kısa bir süre sonra’da vefat etti.

BALDIRZADE DERVİŞ MEHMET EFENDİ: Gerek ilmi hayata katkıları gerekse önemli görevlerdeki başarısıyla mümtaz bir kişi olan Baldırzade Selisi Şeyh Mehmet Efendi’nin kendi adını verdiği ve yine Baldırzade diye tanınan oğlu Derviş Mehmet Efendi’dir. 1610 yılında doğmuştur. Babası Bursa’da müderris olduğundan ilmi bir çevrede yetişmiştir. Babası gibi müderris olmuştur. Bir süre Bursa’da müderrislik yaptıktan sonra Konya, Trablusşam, Kayseri kadılıklarında bulunmuş kendisine felç gelmesi üzerine emekliye ayrılmıştır. Geçimini temin için İnegöl Kazası’nın maişeti tayin edilmiştir. Eşi Beyhanım, seyyid bir aileye mensuptur. Bu yüzden anneleri sebebiyle oğulları “seyyid” kızları şerife diye adlandırılmıştır.

BALİ BEY: Hamza Bey oğlu Mehmed Bey’in oğludur. Bursa’lıdır, ümera’dandır. Dedesinin vakıf’larının  mütevellisi idi. İnegöl’ün Edebey Köyünü padişah kendisine mülk olarak vermiş o da Yenişehir’de bina ettiği camisine ve imaretine vakfeylemiştir. O vakit Edebey köyünün 40 hanesi vardı. Ayrıca bu köyde değirmeni ve pirinci dahi vakfeylemiştir. 1493 yılında vefat  etmiştir. Bu cami  için yine inegöl’deki Yenice Köyü ile Bursa’daki  Bali Bey Hanını da vakfeylemiştir.