İsterseniz önce konumuzun köfte ile olan ilişkisini açıklayalım.Hani köfte ne alaka? Diyebilirsiniz.
Bir köfteci de oturduğunuzu hayal edin ve biraz sonra köfteniz geldi.Ama o da ne?Tabağın yanında da uzun bir kağıt var.Kağıtta da köfte yemenin 37 şartını yazıyor. Çatalı nasıl tutacağınızdan başlamış köfteyi nasıl yiyeceğinize, nasıl çiğneyeceğinize kadar ve de can sıkıcı maddeler var. Sizler bu maddelere göre yemeğe çalışırken aman bir hata olmasın diyerek strese giriyorsunuz ve köftenin tadını artık duymamaya başlıyorsunuz.
Neden bu örnek ile başladım.Bir kitapçıda kitapları incelerken sadece ABDEST üzerine yazılmış bir kitap buldum.Bu kitapta abdest nasıl alınır? Konusu öylesine zorlaştırılmiş ki o kitabı okuyan abdest almaktan korkar ve dolayısıyla namaz da kılamaz.Haydi diyelim ki inancından dolayı namazı bırakamadı ve abdest almak zorunda kaldı.O takdirde de vesvese ( kuruntu- evham) hastalığına tutulacaktır.
Nitekim abdest ve gusül ile ilgili o uzun ve korkucu maddelerden dolayı insanlar banyodan çıkamıyor ve litrelerce su israfı oluyor.Oysa Rabbimiz abdest için 4 şart koşmuş Sevgili Peygamberimizden de ( sav) elleri yıkamayı ağza- burna su vermeyi ve kulağı parmaklarımızla temizlemeyi öğrendik.Toplasanız hepsi yedi sekiz işlemi geçmiyor.Nereden buldular 37 maddeyi?
Oysa Rabbimiz ayette:"Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez."(Bakara,185) buyuruyor. Peygamber efendimiz de (sav)"Kolaylaştırınız,zorlaştırmayınız,müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz" buyuruyor.
Benzer zorlaştırıcı maddeler namaz ve oruç ibadetleri için de görebilirsiniz.Onun için ibadetler ahlaka dönüşmüyor.Oysa Rabbimiz namaz için "" Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor"( Ankebut,45),oruç için de " Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz".(Bakara,183) buyuruyor.
Yani namazın amacı kötülüklerden korunmak,orucun amacı da takvaya ulaşmaktır. Ancak gel gör ki ilmihallere eklenen ayrıntılar sebebiyle ibadetlerin amacı unutulmuş şekiller ağır basmaya başlamıştır.
Bugün Dünyadaki Müslümanların yüzde 90 civarindakilerinin bilgi seviyesi ilmihal seviyesindedirİlmihal seviyesindeki Müslümanların en belirgin özelliği taklidi bir inanışa sahip olmalarıdır.Her ne kadar kitaplarımız taklidi inanışı eleştirip tahkiki imanı tavsiye etse bile pratikteki karşılığı taklidi uygulamalardır. Bu nedenle İlmihal seviyesinde ki Müslümanlık gelişen ve değişen şartlara kapalıdır.Öylesine ki bu konuda yeni fikirler ileri sürenleri “Modernist”,”Reformcu” ve hatta “Dinden sapanlar” olarak değerlendirmektedirler.Kendileri ise eleştiriye ve sorgulamaya açık değildirler.
İlmihal seviyesinde ki Müslümanlar “Zaman geçtikçe Kur’an daha da gençleşir” gerçeğini dile getirirler ancak Kur’an’ı her çağa ve zamana anlatmak için aklını kullanma gerçeğini bir çoğu göz ardı ederler.Oysa Kur’an’da Rabbimiz aklımızı kullanmamızı emretmektedir.”…O (Allah) aklını kullanmayanların üzerine pislik/belâ [rics] yağdırır.”(Yunus ,100). İlmihal seviyesindeki Müslümanlar yeni fikir ve yorumlara açık olmadıkları için hurafeler kendilerine daha cazip gelmektedir.
Ramazan ayının yaklaştığı şu günlerde hurafeciler kendi ilmihallerine yeni bir madde daha eklemişler. Söylesem mi söylemesem mı? Diye çok düşündüm.Daha doğrusu nasıl söylesem diye utanıyorum. Haydi birazını söyleyeyim siz tamamlayın: "Tuvalette temizlenirken suyu yukarıya kaçırmayın yoksa orucunuz bozulur..."Bu kadarına da pes doğrusu.Dini ne hale getirdiniz.Din ilimsiz ve bilgisizlerin eline düştü.
Oysa Yüce Allah ilmimizin artması için dua etmemizi istemektedir:”… “Rabbim! Benim ilmimi artır!” diye dua et.”(Ta_Ha ,114).
İlmin artması,aklı kullanmak ,dini yüceltmek için Kur’an’a ve Sünnete uygun fikirler,metotlar ve projeler üretmekle mümkündür. O halde Rabbimize kulak verin ve Rabbimizden ilminizin artmasını isteyiniz.
ABDÜLVASİH DURAN