Kuruluşundan bugüne kadar kabulenmediğim ve eğitimin doğasına aykırı bulduğum bu ayrıştırmacı proje okul anlayışını ülkem için hayırlı görmüyorum.

Bugün gündemde olan ve sayıları 2153 e ulaşan resmi adı özel proje ve proğram uygulayan okullarının tarihçesi ile başlayalım; 1955 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan Maarif kolejleri, Anadolu liselerinin temelini oluşturmaktadır.

Sosyal ve ekonomik yönden zayıf ailelerden gelen öğrencilere de eğitim öğrenim imkânı sağlamayı amaçlayan Maarif kolejleri ilk olarak altı şehirde açılmıştır. Maarif kolejleri  1 Aralık 1975 tarihli 11.459 sayılı genelge ile Anadolu liseleri adını almıştır. hepsi sınavla öğrenci almıştır.

2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren tüm düz liselerin kademeli şekilde Anadolu liselerine dönüştürülmesi kararı alınmıştı.

2013-2014 eğitim yılından itibaren düz liseler tarihe karıştı, bütün liseler Anadolu ismini aldılar.

2018 yılında bu okulları hiçbir objektif kriter olmaksızın nitelikli ve niteliksiz okul diye ayırarak eğitim camiasının içine pimi çekilmiş bir bomba gibi bıraktılar.

Sınavla öğrenci alan okullar nitelikli, mahalli yerleştirme ile sınavsız öğrenci olan okullar niteliksiz okul olarak gruplandırılmıştır.

Aşağılayıcı bir kavram kullanılarak hem öğretmen hem öğrenci ayrıştırılmıştır. Oysaki bu ülkenin bütün okulları nitelikli eğitim vermek zorundadır,bütün çocukların nitelikli eğitim almaları anayasal haklarıdır .Güzel ülkemin güzel çocukları değerlidir ve bütün öğretmenleri donanımlıdır.


      Bugün tartışılması gereken atamalardaki adaletsizlik, keyfilik, kayırmacılık, bizim sendikadan, bizden olsun çamurdan olsun anlayışından çok bu okulların eğitimdeki çift başlılık ve haksız rekabet anlayışıdır.

Bu düşüncemi akademik anlamda ortaya koyan çok değerli hocam Prof.Dr Selahattin TURAN hocamın bakış açısını alıntılıyorum:


      " Proje okullarına ‘öğretmen atama’ liyakatsizliğini tartışmak yerine proje okullarının varlığını tartışmak gerekir; devletin ‘proje’ okulu olmaz. Bütün devlet okulları iyi olmak zorundadır ve tüm okullara öğretmen atamalarında hassas ve ilkeli davranmak gerekir.

Proje okulunun; ‘proje’ öğretmeni, ‘proje’ öğrencisi ve ‘proje’ velisi olur. Bu pratik pedagojik ilkeleri, eğitimde hakkaniyet ve eşitlik ilkesini esastan zedeler.

Türkiye’nin büyük bir ülke olabilmesi için sadece akademik yönden ‘elit’ çocukların ‘nitelikli’ eğitim alması değil bütün ülke çocuklarının nitelikli eğitim alması temel felsefe, ilke ve pratik olarak kabul edilmelidir. Eğitim yapıyormuş gibi görünmek bir yanılsamadır.

Bu yanılsamanın en büyük kurbanı; projeleşmemiş (niteliksiz) okullara giden sistem tarafından sıradan olarak görülen öğrencilerimizdir. Bu ise toplumsal ahengi ve hakkaniyeti uzun erim de kökünden bozar, toplumsal çürümeyi hızlandırır."


Proje Okullarla İlgili Temel Sorunlar:
1. Proje okullarına öğretmen atamaları normal atama kurallarının dışında, İl MEB tarafından doğrudan yapılabiliyor.Bu durum liyakat ve eşitlik ilkesine aykırıdır.


2. Okul müdürleri ve yöneticileri de merkezi olarak atanabiliyor. Bu da siyasi ve ideolojik kadrolaşma eleştirilerini beraberinde getiriyor.


3. Eğitimde Fırsat Eşitliği Sorunu: Proje okullarına sağlanan ayrıcalıklar, diğer okullara göre avantaj sağlıyor. Bu da sistemde adaletsizlik oluşturuyor.


Proje okullarına nesnel ölçütler belirlenmezse, her icraat tepkiyle  karşılanır ve senaryo yazılır. Proje okullarına atamalarda malum bir sendikanın etkin olduğu algısı kamuoyundan silinmeli toplumda eğitime olan güven zedelenmemelidir.


    Her çocuk(öğrenci) değerlidir ve dünyanın bir tanesidir.


Sağlıkla kalın