Ehliyet; bir kişinin bir emaneti, bir görev ve sorumluluğu üstlenebilecek mesleki niteliklere, eğitim ve beceriye sahip olma durumunu ifade eder. Liyakat ise söz konusu işe layık ehil ve uzman kişinin seçilmesi anlamına gelmektedir.Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’in Nisa Suresi’nin 58’nci ayetinde ‘Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder...’ buyurmaktadır.Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin.’ Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur? denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari)İmam Gazâlî’nin siyaset anlayışında adalet, yönetimde liyakat ve ehliyet, halk için devlet ve yönetim, kayırmacılığın reddi, dürüstlük,ve istişareye önem vermek en önemli hususlardır.
Son zamanlarda “sadakat, ehliyet ve liyakatin önüne geçti” gerekçesiyle kamuda üst düzey atamaların şikâyet konusu edildiğini duyuyoruz. Liyâkatsiz insanın gücü var mıdır? Onun ne gücü ne de özsaygısı vardır. Hak etmediği yere başkalarının önüne geçerek, hakkını çiğneyerek gelen bir kişinin en fazla kendisine zararı olduğu er geç görülür. Görevin yeteneksiz ve işinin ehli olmayan kişilere verilmesi sonuçta başarısızlığı getirecektir. İşin ilginci liyâkatsizliğin getirdiği sorunlardan en çok da liyâkatsiz insanlara görev verenler ya da bu durumun ekmeğini yiyenler şikayet eder ancak iş işten geçmiştir.
Maalesef kamuda “bizim bağın üzümü” anlayışı sürmektedir. Bu anlayış kamuda zaafiyet, kırgınlık küskünlük daha önemlisi başarısızlık ve huzursuzluğa sebep olacaktır. Bugün kamuda üst düzeyde bulunan bürokratlar devlet kurumlarına atadıkları yöneticilerin ehliyet ve liyakatlarından ne kadar haberdardırlar.Bu bürokratlar özel sektörde işletme sahibi olsalar ( Özel okul,Hastahane vs) bugün kamuda üst düzey göreve getirdikleri kişileri kendi işletmelerinde çalıştırırlar mı? Bu olumsuzlukların önüne geçmek için maalesef daha büyük haksızlıklara yol açan göstermelik mülakat sistemleri getiriliyor. Mülakata giren adayın göreve alınması gerekiyorsa adayın ayakkabı numarası bile soruluyor. Neymiş efendim ben soru sordum aday da doğru cevapladı . Kamuda mülakat olacaksa gelişmiş ülkelerdeki standartlarda şeffaf yaparsınız mülakatın görüntüsünü alırsınız bir kopyasını adaya verirsiniz on dakika sonra da puanını açıklarsınız. Mülakatın üzerinden altı ay geçtikten sonra açıklamazsınız. Oysa olması gereken çok basittir. Kayırmacılık yoktur: Ailenizin değil, sizin kim olduğunuz önemlidir. Yandaşcılık yoktur: Başkalarının sizin için ne yapabildiği değil sizin ne yapabildiğiniz önemlidir. Ayrımcılık yoktur: Cinsiyet, ırk, din, yaş, geçmiş önemsizdir, yetenek her şeydir. İmkânlar eşittir: Herkes aynı noktadan başlar ve yeteneklerinizin sizi götürdüğü yere gidersiniz.
Geçmiş tarihimize baktığımızda da yaşanan bu tecrübeleri görmekteyiz. Büyük Selçuklu sultanı Sencer, Harzemşahlara esir düştüğünde ona büyük devletinin nasıl yıkıldığını sorarlar. O da şöyle der. “Büyük işleri küçük adamlara, küçük işleri de büyük adamlara verdiğim için yıkıldı” demiştir.Liyakat ve ehliyetin ortadan kalktığı durumlarda rüşvet, iltimas, biat ve kulluk toplumu esir alır. İbn-i Haldun’un deyimiyle liyakati hâkim kılmayan devlet ve toplumlar çöker.
Gelin ülkemizi kalkındırmak; adaleti sağlamak ve toplumsal barışı getirmek için “bizim bağın üzümü” anlayışından vazgeçelim.Çoğunluk değil çoğulcu demokrasiyi hakim kılalım işi ehline verelim bu ülke bizim bu vatan bizim