Mehmet Şah Marhan yazdı
Pencereden dışarıyı izliyorum öylece.
Ansızın bir güvercin kondu pencereye...
Nasıl da ürkek ve tedirgin...
Sonra deminden beri bakıp bakıp düşündüğüm çınar ağacının çıplak dallarına uçup kondu.
Yapraklarına veda etmiş çınar ağacında da belli ki kendini güvende hissetmiyor.
Zira tedirgin tedirgin daldan dala uçup konuyor.
Güvercinin tedirginliği, henüz görüştüğüm çocuğun tedirginliğini andırıyordu.
Endişe ve korku, çocuğun bakışlarının ardında göz bebeklerinin ortasında şekillenip şekillenip duruyordu.
İkircikli bir ruh hali ile yutkunarak ifade ediyordu kendini...
Okulda hiç bir zaman beni hiç bir oyuna almıyorlar...
Beni dışlıyorlar, aralarına kabul etmiyorlar.
Çocuğun akran zorbalığına maruz kaldığı aşikar.
Peki, akran zorbalığı nedir?
Akran zorbalığı, bir veya birkaç kişinin düzenli ve sürekli olarak her fırsatta kendilerine kurban seçtikleri kişiyi dövmeleri, dalga geçmeleri, dışlamaları, tahkir ve tehdit etmeleridir.
Dolayısıyla akran zorbalığı, sessiz bir çığlıktır.
Tek kelime ile kabustur.
Korktuğunu ifade edememektir.
Yutkunup yutkunup içine atmaktır.
Ansızın dalıp gitmektir.
Tırnaklarını yemeye başlamaktır.
Susmaktır.
Okula gitmek, istememektir.
Hayattan soğuyup küsmektir.
Yaşama hevesini, sevincini yitirmektir.
İşte böylece ders dinlemek, ders çalışmak artık akran zorbalığına maruz kalan çocuğun mevzusu olmaktan çıkar.
En acısı da çocuğun yaşadığı sorunun altındaki sebebi öğrenmek yerine, "Ders çalışmıyor" diye üzerine gitmektir.
Daha da acı olan, okulda ve evde onun yaşadığı sorunu görmek yerine, onun sessizliğini "Efendi çocuktur" diye kendilerince onure ettiklerini sanmaktır.
Ya da bazı sorumsuz öğretmenlerin onu hepten görmezden gelip çocuğun tamamı ile çığlığını yutmasıdır akran zorbalığı...
Akran zorbalığına maruz kalan bir çocuğun güvercin ruhlu olmaması hiç mümkün mü?
Zorba bir toplumda maalesef herkesin kafasının gerisinde kendisinden zayıf ve kendisinden olmayana zorbalık yapma düşüncesi ve paradigması çok yaygın...
Bu paradigmanın bedelini toplum olarak çok ağır ödüyoruz.
İş hayatında da bazı kurum ve kuruluşlarda patron ve yöneticiler, "güçlerini" göstermek için ucuzlaşıp vicdansızlaşabiliyorlar.
İnsanlara mağduriyetin her halini, her tonunu yaşatmayı reva görebiliyorlar.
Adına "disiplin" ve "düzen" diyerek haksızlığa kılıf bulabiliyorlar.
Güçlülerin ve zorbaların daha eşit olduğu bir toplumda haksızlığa sınır çizilmiyor.
İşte maalesef zorbalığın "üstünlük" olduğu algısının egemen olduğu bir toplumda çocuklar, çocukluklarından, kadınlar canlarından oluyor.
Vaziyet böyle olunca, ruhuna korku işlenen çocuklar, özgüvenlerini yitirerek "güvercin ruhlu" oluyorlar.
Sadece özgüvenlerini yitirmiyorlar...
Korku ve kaygının esiri oluyorlar...
Son olarak anne babalar, nasıl ki çocuklarına hırsızlık yapmamaları, yalan konuşmamaları gerektiğini anlatıyorlarsa zorbacı olmamalarını da anlatmaları elzemdir.
Mehmet Şah Marhan
Eğitimci Sosyolog/Aile Danışmanı