Mahalle takımları, mahallelinin birbiri ile kaynaşmasına katkı sağlardı. Yaşça büyük ağabeyler, antrenör ya da yönetici gibi ilgilenirler, mahalleli abla ve teyzeler de kendi çocukları ve mahalleli gençler üzerinden mahalle takımının maçlarını takip ederlerdi.
Gönüllülük esasıyla pek çok kişi mahalle takımına karşı bir sorumluluk edinirdi.
1945 İnegöl doğumlu Ali Cura, Mahmudiye Mahallesindeki Kayhanspor’un forma rengi tespitini: “Mahalleden büyüğümüz, Emekli Asker Hamdi Yünel, bizim renklerimiz bayrağımızın renkleri gibi kırmızı-beyaz olsun dedi ve öyle yaptık” şeklinde hatırlıyor.
En önemli mesele forma idi. Parasını tedarik etmenin zorluğu yanında, İnegöl’de satılmazdı.
Öyle olunca da bir mahalle takımının Bursa ya da İstanbul’a gidip bir takım
forma satın alması kolay değildi. Ö yüzden ilk formalar genellikle faniladan olurdu.
Numaraları ve amblemi mahalle çocuklarının kesip, diktiği kolayca anlaşılan, Sami Kaygısız Arşivi, 1961 yılına ait fotoğrafı sosyal medyada paylaştığımda; Selahattin Ay, Örhan Örün, Ösman Hatipoğlu, Y. Kenan Yetişen, Rauf Demirsoy; 1960’lı ve 1970’li yıllarda kendi diktikleri formaları yıllarca kendilerinin de giydiklerini belirttiler.
Rauf Demirsoy ilçemizin amatör takımlarından Demirspor’un eskiyen formalarını Kartalspor olarak uzunca bir süre kullandıkları katkısında bulundu.
Futbol Topu mahallede bir ya da iki tane olur, forma, şort ve tozluklar ise evlerde yıkanıp kurutulur, maçlara öyle getirilirdi. Krampon ayakkabılar ise herkeste olmazdı.
Kaleci eldiveni çoğunlukla olmaz, olursa da kışın soğuktan korumak amacıyla kullandığımız bir eldiven olurdu.
Tekmelik, dizlik gibi koruyucu aksesuarları kullanana pek rastlamazdınız. Sağlık işi ise daha sıkıntılıydı.
Gayri federe turnuvalarda bile sağlık gö- revlisi bulundurmak kolay değildi. Sağlık çantalarında soğutucu bulunmaz, kanamalı yaralara ise tütün basılırdı.
Çayırlarda soyunma odası bulunmadığı için, maç yapılacak alanın bir kenarında soyunup giyinilir, eşyaları da mahallenin küçük çocuklarından biri beklerdi. Yağmurlu, çamurlu havalardaki maçlardan sonraki sıkıntılar tabii ki daha büyük olurdu.
İçme suyu testi güğüm ya da bidonla götürülür, su bardağı da pek bulunmaz, aynı testi ya da güğümü herkes ağzına dikerek içerdi. Turnuva maçlarında su satan çocuklara da rastlardınız.
Harareti kesmesi ve susuzluğu gidermesi için devre arası futbolculara yarım limon ikram eden mahalleli bir ağabey çıkarsa kendinizi çok özel hissederdiniz.
TURHAN ŞAHİN'İN İNEGÖL'DE FUTBOLUN 100 YILI isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.