Ali Kurnaz yazdı
Etimoloji yani kökenbilim, kelimelerin kökenlerini ve dönüşümleri inceleyen bilim dalıdır. Kökenbilim, bir kelimenin kökenini ortaya çıkarmakla beraber kelimenin geçirdiği kültürel yolculuklara da ışık tutar. Bundan hareketle kelimeler, değişken ve çok anlamlı bir yapıya sahiptir. Bu özellikler hasebiyle yapılarında mana ve tarih taşımaktadırlar. Biz de bugün bu yazımızda İnegöl kelimesinin etimolojik kökenini ve kente uğramış seyyahların düşüncelerini inceleyecek, kentin tarihini bu kökende arayacağız.
İnegöl kelimesinin etimolojik kökenine dair en eski yazılı rivayet, Evliya Çelebi ile başlamaktadır. Çelebi, “Seyahatname” adlı eserinde Eynegöl (Küçük göl, İnegöl’ün küçük bir göl etrafında kurulduğu düşüncesinden tezahür ettiği muhtemeldir) isminin kökünün Farsça “Cuma Günü” manasına gelen Ezine olduğunu savunur. Bunun da sebebi İnegöl’ün Turgut Alp tarafınca bir cuma günü fethedildiği düşüncesidir. Çelebi bunlara ek olarak kentin müzeyyen yani süslü, ganimet ve hüsnü ülfet (nefsinden kaçan, tutucu) bir kent olduğunu aktarır. Çelebi’nin ardından ondan takriben 250-300 yıl sonra İnegöl’ü ziyaret etmiş Carl Humann bizi karşılar.
Carl Humann, Alman Mühendis ve Arkeologdur. Carl Humann özellikle İzmir civarındaki tarihi eserlerin Almanya’ya taşınmasındaki baş aktörlerden birisidir. Humann ekibiyle birlikte, arkeolojideki yıldızını Anadolu coğrafyasında parlatmıştır ve kazı süreci dışında İnegöl dâhil olmak üzere pek çok kent hakkındaki görüşlerini kaydetmiştir. Humann 1882 yılında, Çelebinin savunduğu Eynegöl isminin yanlış olduğu belirtti ve ayrıyeten kentin etimolojik kökeninin inek-göl düşüncesine dayandırdı ki bu düşünce muhtemelen kent halkı arasında halen en popüler düşüncelerden birisidir. Humann, bu mülahazasını İnegöl’ün bataklıklarının bol olması ve o bataklıklarının yanında ineklerin bol olmasından hareketle ortaya atmıştır ki kentin altındaki bataklık herkes tarafınca bilinmektedir. Humann, kentin 2500 Türk ve 2000 Ermeni vatandaştan oluştuğunu kaydetmiştir. Humann’dan sonra ise gene karşımıza iki Alman Seyyah çıkmaktadır: Keppel ve Wrotschenko. Bu dönemde Alman Seyyahların çoğunluğunun sebebi muhtemelen Osmanlı-Prusya ilişkilerindeki samimiyet olmalıdır.
1830 yılında kayıt almış Keppel, kenti 1500 nüfus; 1835 yılında kayıt almış Wrotschenko, kenti 3000 nüfus olarak belirtir. Bu iddiaları doğru varsaydığımızda beş yılda iki katı bir artışta anomali görülmektedir. Bununda sebebi hakkında pek farklı görüş ortaya koyulabilir fakat muhtemelen yapılabilecek en doğru tahmin, Yunanistan’ın o yıllarda bağımsızlığını ilan edişi (1829) ve Rus Savaşı’nın (1828) etkileri çevresinde dönecektir. Böylelikle anlayabiliyoruz ki İnegöl bu yıllarda savaştan kaçan halka bir yuva görevi görmüş bir kent olarak bizi karşılar.
Ek olarak, net bir biçimde herhangi tarihçiye mâl edemeyeceğimiz “Angelakoma” düşüncesi de etimolojik tartışmalarda yer edinmiştir. Bu düşünce, İnegöl’ün Roma asrındaki adının Angelakoma olduğu ve süreç içerisinde İnegöl adına dönüştüğünü savunmaktadır. Angelakoma fikri özünde İnegöl’ün tarihlerinin ne kadar eskilere gidebildiğini ve birden çok halka ev sahipliği yaptığını göstermektedir.
Bütün bu farklı varyasyonlardan çıkarabileceğimiz birkaç sonuç bulunmakta: İlki etimolojik kökenden anlaşabileceği üzere İnegöl’ün Evliya Çelebi’nin vaktinden günümüze kadar tutucu ve gözde bir şehir olduğu, kökenlerinin çok eskilere dayandığı sonucudur. İkincisi ise İnegöl’ün savaştan etkilenen mazlumlara kol kanat geren bir yapıya ve halka sahip olduğudur. Seyyahların izlenimleri ve köken hususundan İnegöl’ün tarihi ve yapısına dair kabaca bu sonuçlara varabilmekteyiz.
Ali Kurnaz – Halil İnalcık Sosyal Bilimler Lisesi Öğrencisi