Turhan Şahin yazdı
AD VE SOYADLARIMIZ: Annesinin kızlık soyadı “YOK” idi. O kadar çok açıklama yapmak zorunda kalıyordu ki. “Kodlayarak söylüyorum Y-O-K“ diyerek söze başlasa bile, yine de tekraren izah ediyordu.
Bir başka İnegöllü kimliğinde “Yünus” yazmakta olan adını, karşıdaki memur ya da memure doğrulamak için “Yunus” olarak düzeltiyor o da her seferinde “Yü-nus” olarak yeniden ifade ediyordu. Soyadı Ğirgin (Yumuşak G) olanın yaşadıkları ise yukarıdakilerden az değildi.
A-G-D: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) 1978 yılında Afganistan’ı işgal edince bir süre İnegöl Sokakları’nda SSCB’yi protesto eden duvar yazıları yer aldı. Yazıların altında da o dönemin İslamcı gençlik örgütlenmelerinden birinin kısaltması AGD harfleri yer alıyordu.
Doğduğu şehir Ağrı, adı ve soyadının ilk harfleri de G,D olan sol görüşlü birine bir arkadaşı “Polis seni arıyor“ dedi. “Nedenmiş”, “SSCB’yi protesto yazıları için, AGD harflerinden sen zannetmişler.” “Olur mu öyle şey arkadaş, karşı tarafın cezalarını da mı biz yatacağız.”
AHMET VEFİK PAŞA’DAN BİR ANI : Ahmet Vefik Paşa Bursa valisi iken kaymakamları teftişe ve halkla münasebet kurarak dertlerini dinlemeye İnegöl’e gelir. Paşa şehrin dışında karşılanır, şehrin ortasında koyu gölgeli bir çınarın gölgesinde sandalyeler üzerine otururlar. Paşa, iri kıyım, altın köstekli ve bacak bacak üstüne atıp keyfince tam karşısında oturan şahsa sorar: -Beyefendi siz kimsiniz? Hangi millettensiniz?
-Ben şehir eşrafından Kiremitçiyan Oğulları’ndan zeytin tüccarı Bogos’um Paşa Hazretleri.
Paşa sağında oturan şahsa döner: -Ya siz beyefendi?
-Ben İnegöl eşrafından Pastırmacıyan Oğulları’ndan zeytin tüccarı Artin’im Paşa Hazretleri.
Paşa solunda oturan şahsa döner:-Siz beyefendi?
-Ben Paşa Hazretleri, şehir eşrafından Kasapyan Oğullarından Koyun ve sığır tüccarı Popopalas’ım.
Bu sırada Paşa’nın gözü arkalarda bir iskemlenin üstünde oturan üstü başı dökülen, saçı sakalı karışmış bir ihtiyara ilişir. Parmağını uzatarak sorar:-Ya siz babacığım, siz hangi millettensiniz?
İhtiyar, bir paşa, bir vali tarafından kendine sual sorulacağını hiç ümit etmediğinden, sualin başkasına sorulduğunu düşünüp etrafına bakınır.
Paşa “Babacığım size soruyorum! Diye tekrar eder.
İhtiyar tereddütle kendi kendini işaret eder:-Bana mı soruyorsunuz Paşa Hazretleri?
-Evet babacığım sana soruyorum, sen hangi millettensin?
İhtiyar yavaş yavaş ayağa kalkar. Elini avucunu ovalar, kekeleyerek: Ben Paşa Hazretleri, Ben Paşa Hazretleri ben haşa huzurdan Türküm der. Paşa gülercesine konuşur.
-Be babacığım, bu memlekette Türk olmak, Türk’üm demek suç mudur ki, böyle konuşuyorsun. Ben de Türk’üm.
İhtiyar koşarak Paşanın yanına gelir, yerden bir temenna ile eteklerine sarılarak hem öpmek ister, hem de “Sahi mi Paşa Hazretleri sen de Türk müsün Paşa Hazretleri, Türk’ten Paşa olur mu Paşa Hazretleri?” diyerek Ahmet Vefik Paşa’nın elini öper. Paşa “Babacığım Paşa olmak ne ki. Yedi cihana baş eğdiren Padişahlar da Türk’tür, anladın mı?” derken gözleri yaşarır. Rahatça ağlayabilmek için sırtını kalabalığa dönerek yürür gider.