Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde yaşamış olan ve burada birçok farklı işe imza atan yönetmen Ahmet Uluçay’ın hayatını ve anılarını anlattığı “Sinema İçin Bunca Acıya Değer mi?” adlı kitabını okudum. Kitapta Uluçay, çocukluğundan başlayarak sinemayla ilgili yaşadığı zorlukları, bir sinema filmi yapma yolunda çektiği acıları ve gösterdiği çabaları samimi bir dille anlatıyor. Sayfalar arasında ilerlerken onun sinema yolculuğundaki fedakarlıkları ve mücadelesiyle derinden etkilendim.
Ahmet Uluçay, “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filmiyle adını geniş kitlelere duyurdu. Bu film, Ezel Akay sayesinde Türkiye çapında tanınarak birçok uluslararası festivalde ödüller kazandı. Ancak, Uluçay'ın sinema uğruna çektiği sıkıntılar ve yaşadığı yokluklar akıllarda şu soruyu bırakıyor: “Bu kadar acıya değer mi?”
Malumunuz, Türkiye'nin gündemi hayli karışık: çocuk cinayetleri, kadın cinayetleri, rüşvet operasyonları, kayyum atamaları, sanal bahis siteleri ve Maliye Bakanlığı'nın operasyonları gibi konular gündemi meşgul ediyor. Bu karmaşada “Sana ne sinemadan?” diyebilirsiniz. Fakat demeyin; çünkü sinema, insanları değiştirebilme gücüne sahip bir sanat dalıdır. Rambo’yu nasıl bir kahraman olarak gördüysek sinema sayesinde, Battal Gazi’yi, Kara Murat’ı, Tarkan’ı da sinema aracılığıyla tanıdık. Sinema, toplumda kahramanlar ve düşmanlar yaratmakla kalmayıp, ahlaki değerleri etkileyen, toplumu güldüren, ağlatan bir güçtür.
İnegöl'de yıllardır sinema alanında çaba gösteren bir yönetmen var: Hasan Kandemir ve ekibi. Son olarak “Kulübe” adlı yeni bir film çektiler. Daha önce “Sivrikaya” filmini çekmişler ve birçok kısa film, belgesel, reklam ve tanıtım filmi üretmişlerdi. “Sivrikaya”dan sonra bir aksiyon filmi denemesi yapmış olsalar da devamı gelmedi. “Kulübe” filminin galasını ise geçenlerde gerçekleştirdiler, fakat o tarihte İnegöl’de değildim.
Peki, Hasan Kandemir’in İnegöllü bir yönetmen olarak filmine kimler destek veriyor diye bir baktım. Maalesef bu filme destek veren bir sponsor bulunmuyor. Hasan Kandemir ve ekibi, filmi kendi bütçeleriyle, ceplerindeki parayla finanse ediyorlar. Oysa İnegöl gibi ticaretin güçlü olduğu bir yerde, sinema, tiyatro ve diğer sanat dallarının da gelişmesi büyük önem taşıyor. Çocuklarımızın ve gençlerimizin sokaklarda heba olmaları yerine, sinema ile uğraşmaları, tiyatro ile ilgilenmeleri, toplumsal sorunları sanat yoluyla anlatmaları, ahlaki değerleri yükseltmeleri ve toplumu bilgilendirmeleri istenmez mi?
Hasan Kandemir ve ekibinin bu çabalarını destekleyecek, İnegöl'ü ve sanatı seven birçok kişinin olduğuna inanıyorum. Bu yalnızca bir filme destek vermek anlamına gelmemeli; aynı zamanda gelecekte İnegöl’ü farklı bir yere taşımak için sinema dilinin önemini kavramak adına bir fırsat olarak da görülmeli.
Geçenlerde bir haber izledim; Mumbai’de hava kirliliği nedeniyle okullar, piknik alanları ve parklar kapatılmıştı. İnegöl’de de aynı şeyi yapmalı mıyız diye düşünmeden edemedim. Çevremdeki birçok insan gibi ben de hava değişiminden dolayı bir süredir hastayım ve doktorlar bunun bir sebebinin hava kirliliği olduğunu söylüyor.
İnegöl’de yaşıyoruz, burada ticaret yapıyoruz ve başka bir yere gitme şansımız şu an için yok. Ancak İnegöl’ün havasını temizlemek adına yapabileceklerimiz var. Artık sanayide sünger ve sunta atıklarının yakılmaması gerekiyor; firmaların ısınma çözümlerini bir an önce üretmesi gerekiyor. Sürekli ertelenen katı yakıt yasağı gündeme getirilmeli ve İnegöl’deki firmalar buna uygun bir düzenlemeye gitmeli. Çünkü biz öldükten sonra, fabrikalarınızda çalışacak sağlıklı insanlar bulamayabilirsiniz.