Hayat serencamında hepimiz kendimize düşen ömür sermayesinden harcıyoruz.
Kimimiz har vurup harman savuruyor, kimimiz kıymetini bilerek tasarruflu davranıyor.
Sıcacık bir yaz günü, buz satıp “sermayesi eriyen şu adama yardım eden yok mu? “ diye haykıran satıcı gibiyiz hayatta adeta.
Sonsuz bir hayatı arzulayan, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya dalan, malın mülkün, makamın, şöhretin ve şehvetin esiri olmuş nefislerimizle hırslanan dünyevileşmiş insanlar olmuşuz.
Oysa her az yeniden bir ölüm ve dirilmeye şahidiz. Uzak-yakın, eş-dost, gece-gündüz, yaşlı-genç demeden fani hayata gözlerini yuman bedenleri görüyoruz. Ancak bakıyor ama idrak edemiyor sanki.
Kulaklarımız dünyada yaşanan zulüm, işkence, soykırımın çığlıklarına sağır, duyuyor ama hissetmiyor sanki.
Biz beden elbisemizle yaşıyorken ruh elbisemizden habersiz gibi yaşıyoruz adeta. “ Gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler, kalpleri var hissetmezler” ayetinin tecellisi olmuş insanlık…
Dünyaya öyle bir dalmışız ki, baki sanır olmuş kalbimiz hayatı.
Gönlümüz dünyanın kirine bulanınca düşüncelerimiz davranışa, davranışlarımız ise hayatımızı şekillendirmeye başlamış ve kimliğimiz oluşmuş böylece.
Biz ne ile meşgul olursak o bizim içimize işlemiş, nasıl yaşarsak öyle bir ölüme doğru sürüklenir olmuşuz…
Oysa Kuran bizim kimliğimizi inşa etse; bir fikirle çıksak yola, o fikri hücrelerimize kadar bilgi ve irfanla donatsak, kurgulasak, tasavvur etsek, güçlü bir irade göstersek, heva ve arzularımıza direnip ardından konfor alanımızdan çıksak, alışkanlıklarımızı kontrol etsek, bu aşamaları basamak basamak sabır ve azimle atlasak, işte o vakit sağlam bir kişilik oluşturabiliriz.
Tabi bunun için kavi bir imana ihtiyacımız olacak. En Sevgilinin deyimiyle; Kendi nefsimizle yaptığımız mücadele büyük cihat ‘için çok uğraşmamız gerekecek.
Elbette bu aşamaları geçerken, körü körüne bağlanmaktan yani taassuptan, taklit etmekten, dünyanın şaşasına aldanıp dünyevileşmekten kaçınmamız en önemli prensibimiz olacak.
Yola çıkarsak emin adımlarla ve halis bir niyetle, karınca misali, Kuran ve sünnetin nuru bizi aydınlatacak ve rehberimiz olacaktır.
Unutmayalım ki;
“ Aramakla bulunmaz ancak bulanlar arayanlardır.”
Sevda ÇEVİK