Sevda Çevik yazdı

Karanlık bir çağın ortasında, ıssız ve yalnızlık hissiyatı ile aslında kalabalık bir sürü içinde ama yapayalnız bir boşlukta insanlık…

Haykırışlar duyuyorum doğudan ve batıdan, çığlıklar sarmış gökyüzünü, masumların iniltisi çınlıyor kulağımda, ahlar, yakarışlar, serzenişler, adeta kâinatı kaplamış.

Yeryüzünün suyu çekilmiş, canlıların gözyaşı sel olmuş taşmış dünyaya. Teknolojinin şaha kalktığı güya modern bir çağda insanlık alaşağı durumda…

Bir tarafta açlık sefaletten karnı sırtına yapışmış çocuklar görüyorum, gözleri kapkara, fersiz bakıyorlar etrafa. Bir tarafta savaşın, zulmün, soykırımın, vahşetin vurduğu bebekler geliyor gözümün önüne.

Küçücük bedenleri kan revan içinde, yaralı bereli, kiminin uzuvları parçalanmış, yanmış ya da sakat kalmış. Gözlerindeki ışıltının yerini hüzün sarmış, anlayamıyorlar neden bu olanlar?

Hunharca katliamın içinde yetim-öksüz kalan, açlık ve ölüme terkedilen körpe yavrular. Suçumuz ne diye sorsalar, o batılı modern güçler cevap verecek yüzü bulabilecekler mi? Bilmiyorum… 

Ya da en acısı, kendini Müslüman sayan devletler, milletler, ümmet nerede?  Diye haykırsalar o masum çocukların yüzüne bakabilecek miyiz? Bilmiyorum…

Cahiliye miydi en karanlık çağ, yoksa ahir zaman mı? İnsanlık çığır mı atlamıştı gerçekten! Oysa insanlıktan çıkmışken mümkün müydü bu? Kafam bulanıyor, havsalam almıyor, ruhum daralıyor, yüreğim yanıyor adeta…”

Kulakları var duymazlar, gözleri var görmezler, kalpleri var hissetmezler( akletmezler)”! Ayetini hücrelerime kadar hissediyorum. Sağırlaşmış kulaklar, bakmayı bilmeyen gözler, düşünmeyen, akletmeyen, hissetmeyen kalpler görüyorum her yerde. Oysa kâinat çınlıyor ahir zamanın korkunç hezeyanlarından, çekilen zulüm arşı inletiyor, çığlıklar yükseliyor dünya semalarında ama nafile…

Ben bu çağdan nefret ettim etimle kemiğimle derken Cahit ZARİFOĞLU, insanlığını unutmuş fani bedenlere sessizce haykırmıştı hüznünü. Korkunç bir çağın karanlığında yaşamaya çalışmak düşmüştü bahtımıza. Umutsuzluk, keder, acı, gözyaşı, kan, zulüm, ahlaksızlık…

Akla gelebilecek tüm kötülükler yumağı düğümlenmiş kâinata. Ve iyi olmak, aktif iyi olmak için bu zaman diliminde mücadele gerekti bize. Bugünün cihadı topyekûn kötülüğe savaş açmaktı.

Gayret, emek, zahmet, bitmeyen bir aşk ve şevkle iyiyi hâkim kılmak! Eşrefi mahlûkat olan insana verilen yükümlülük de bu değil miydi? Karanlık bir asır da iyi kalmak yetmezdi, iyiliği yaymak ve karanlığı aydınlatmaktı asıl olan.

Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak! Sözünün gereğini yapmanın zamanı gelmişti artık. Firavuna, Nemruda, Karun’a, cahiliye zihniyetine, zulme, vahşete, karşı topyekûn ayağa kalkmanın vaktidir.

 Karanlıkta boğulmaktan kurtulmanın tek yolu, küfrü karanlığına hapsedip kainatı aydınlatmaktır. Biz bize düşeni yaparsak nurun sahibi olan en NUR, kapıları açan el Fettah, sınırsız kudret sahibi el Muktedir Rabbimiz yolumuzu açacaktır… Sefer bizden zafer Allah’tandır.