Abdulvasih Duran yazdı

    Orta yaşlı adam gece haberlerini dinlemek için TV’yi açtığında spikerin  ”İsrail bu gece Gazze’ye görülmemiş bir saldırı yapacak” haberi, zaten bozuk olan moralının son kırıntılarını da götürmüştü.

        Orta yaşlı adam hem bu moral yıkan haber üzerine hem de günlerdir Gazze’de kesik olan elektrik,su v.b. hayati unsurların yokluğunu yaşamak için bu gece kendince bir “EMPATİ” yapmaya karar verdi.Şöyle ki:

-Bu gece sabaha kadar elektrik  yokmuş gibi lambaları kullanmayacaktı,

-Yine bu gece su yokmuş gibi su içmeyecekti,

-Yine bu gece bombarduman varmış gibi dayanabildiği kadar dışarıda bir taşın üzerinde oturmaya çalışacaktı.Öylede yaptı.Dışarıda otururken esen rüzgarın sesini uçakların sesine benzetecekti.Mevsim sonbahar olduğu için ağaçtan kafasına düşen kuru yaprakları da bomba kabul edecekti.

     Bunu denerken yaptığının çok çocuksu olduğunu düşündü.Çünkü bazı empatiler var ki gerçek empatinin yerini tutmuyordu.Aynen “SABIR” empatisi  gibi.Örneğin:

-Filistinli çocuğun ölmek üzere olan küçük kardeşine Kelime-i şehadeti getirtmesi olayı bizim bildiğimiz normal sabrı aşan bir sabırla ancak izlenebilir.

-Anestezi olmadan (uyuşturmadan) Filistinli yaralı çocuğa 13 dikiş atılması normal sabır ile tahammül edilemezdi.

-Yine Filistinli bir çocuğun ölüler arasında annesini saçından tanıması bildiğimiz sabrın çok üstünde bir sabrı gerektiriyordu.

      Vakit gece yarısını geçerken bu empatinin işe yaramadığı anladı.Ancak gecenin bir kısmında Kur’an üzerine tefekkür etmeyi Rabbimizin emrettiğini hatırladı.Ve  bunun bir hikmeti olduğunu düşündü:” Bir kısmı hariç, geceleyin kalk! Herkesin derin uykuda olduğu gece vakitlerinde yatağını terk ederek kalk ve namaz kılarak, Kur’an okuyarak ayetler üzerinde tefekkür ederek Rabb’ini an!”(Müzzemmil,2,4).

      

    Vakit tam da gece yarısını geçerken orta yaşlı adam “Acaba dualarımız neden kabul olmuyor?” sorusunu Kur’an’da aramaya başladı.Ve şunu gördü.Kavli (sözlü) duadan önce Fiili (uygulamalı) dua varmış.Zaten dua ederken ellerimizi kaldırmamızın anlamı “Allah’ım elimden geleni yaptım,gerisini sana bırakıyorum” demektir.Fiili dua ile ilgili Rabbimiz bize şunu emrediyor:”Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir.”(Enfal,60).

   

      Tekrar Kur’an’a baktı.Rabbimiz güçlü olmanın yolunu birlik ve beraberlikten geçtiğini öğretiyordu:” Allah'a ve onun Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Bir de sabırlı olun. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir”(Enfal,46).

      Orta yaşlı adam sabah olunca tekrar haberleri açtı.Gördüğü manzara bir insanın dayanabileceği manzara değildi.

       Gazze’nin gecesi bombaların çıkardığı ateşlerle adeta gündüze dönüşmüştü.Ancak bu gündüz gecenin bitişini yeni bir günün müjdecisi olan Güneş ışığı değildi.

       Gazze’de sabah olmuş ama geceyi anımsatan bir sabah.Gece atılan bombaların yıktığı ve yaktığı yerlerin tozu dumanı Gazze’nin gündüzünü geceye çevirmişti.

        O toz bulutları yıkımın altında kalan yüzlerce sahipsiz yaşlı,kadın ve çocuklar görünmesin diye adeta üstlerini örtmüştü.

     

     Orta yaşlı adam günümüz Müslümanların çaresizliğini düşünerek kendi kendine şöyle mırıldandı:”Tozlar şehit olanları kapatmasa da görünseler de değişen bir şey olacakmıydı?”