Recep Akakuş yazdı
Kânûnî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının devam ettiği 46 yıllık süre içinde İnegöl coğrafyasına birinci derecede Amasya kökenli Sungurzâdelerden Nureddin Hamza Bey sülâlesi hakim olmuştur.
İkinci derecede ise yine Amasya kökenli Şadgeldi ailesine mensup Îsâbeyzâde İnegöl’lü İshak Paşa’nın çocukları ve de âzatlıları l, hâkim olmuşlardır. Kronolojik bir sıralama yaparak bunları görelim:
İSHAK PAŞA ÇOCUKLARI VE İNEGÖL: Amasya kökenli ve İnegöl doğumlu Îsâbeyzâde İshak Paşa, Sultan II. Murad’ın (1420-1451), güçlü vezirlerinden Amasya kökenli Yergüç Paşa’nın himayesinde devlet hizmetine girmiş ve başarılı bir maliyeci bürokrat olarak yetişmiştir.
1461 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından Anadolu Beylerbeyliği’ne getirilen Îsâbeyzâde İshak Paşa, 1466 yılında vezâret pâyesi almış ve 1469 yılında da Fatih Sultan Mehmed tarafından sadaret makamına getirilmiştir.
İlk sadrazamlığı sırasında cami merkezli İnegöl’deki muhteşem külliyesini inşâ ettirmiş olan Îsâbeyzâde İshak Paşa, Fatih Sultan Mehmed’in -beklenmedik bir anda vefat ettiği- 1481 yılında İstanbul muhafızı olarak atanmıştır. Fatih Sultan Mehmed’in vefat etmesi üzerine İstanbul muhafızı olarak İshak Paşa,Amasya sancakbeyi Şehzâde Beyazıt’ı saltanat makamına taşımış ve de onun ilk sadrazamı olmuştur.
Îsâbeyzâde İshak Paşa, işte bu ikinci sadareti esnasında ilk sadareti sırasında 1469 yılında İnegöl’de inşâ ettirmiş olduğu cami merkezli külliyesine bir de medrese ünitesi ilâve ettirmiştir. Îsâbeyzâde İshak Paşa, başta Ankara olmak üzere Kütahya-Bursa Edirne-İstanbul-Selânik ve İnegöl’de edinmiş olduğu birçok mal varlığını, kurduğu hayrî tesislerin işletilmesini sağlamak üzere vakfetmiştir.
Îsâbeyzâde İshak Paşa, Selânik valisi iken 1487 yılında vefat eylediğinde vârislerine bıraktığı mal varlığının dışında, vakfiye şartlarına göre, verimli bir şekilde yönetmek, işletmek ve de denetlemek üzere bir de “vakıf mal varlığı” bırakmıştır.Bu sebepten Îsâbeyzâde İshak Paşa, 1487 yılında vefat ettiğinde, yaptığı vasiyet gereği, na’aşı, İnegöl’e getirilmiş ve sağlığında inşâ ettirmiş olduğu camiin hâzîre/özel mezarlık bölümüne ve eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun Türbesi‘nin sol dış yanına defnedilmiştir.
Oğullarından Pîrî Ahmet Çelebi, Sultan II. Beyazıt’ın husûsî defterdârı olarak, İstanbul’da görevli olduğundan; diğer oğlu Şadi Bey de Trabzon Sancak Beyi Şehzâde Selim’in yanında ve onun maiyetinde bulunduğundan Îsâbeyzâde İshak Paşa’ya ait olup Anadolu coğrafyasında yer alan “vakıf mal varlığı”nın yönetim ve denetimi, kâhyası Sofu Hacı Sinan Efendi’nin omuzlarına yüklenmiştir. Zira Îsâbeyzâde İshak Paşa’nın büyük oğlu Halil İbrahim Bey , İshak Paşa’nın vefatından sonra İnegöl’den ayrılmış ve Selânik’te İshak Paşa tarafından inşâ ettirilmiş olan cami merkezli külliye ve hayrî tesisleri yönetmek üzere Selânik’e yerleşmiştir.
SİNANBEY’İN İNEGÖL’DE YÜKSELİŞİ: Açıkça görüldüğü üzere vefatından sonra İshak Paşa’nın Anadolu coğrafyasında yer alan vakıf nitelikli mal varlığı, kâhyası Kethüdâ Sofu Hacı Sinan Efendi’nin yönetimine geçmiştir.
Sultan II Beyazıt(1481-1512)’ın son yıllarında ve Yavuz Sultan Selim (1512- 1520) devrinde İnegöl’ün sosyal ve ekonomik hayatında İshak Paşa âzâdlısı ve de kedhüdası Sofu Hacı Sinan Efendi etkili olmuştur.
Özellikle Osmanlı tarihinde “kıyamet-i suğra=küçük kıyamet” olarak anılan ve aralıklarla 45 gün süren 1509 yılı depreminden sonra -başta İstanbul olmak üzere- birçok şehir ve kasaba harap olmuş ve on binlerce insan ölmüştür. İşte bu büyük deprem felâketinden sonra 1510 yılında Sultan II. Beyazıt’ın emriyle ülke çapında bir sayım ve tahrîr yaptırılarak yeniden mâlî düzenlemelere gidilmiş ve ülke çapında imar çalışmaları başlatılmıştır. İşte bu dönemde Kethüdâ Sofu Hacı Sinan Efendi’nin,” beyliğe” yükseltildiğine şahit olmaktayız.