Recep Akakuş yazdı
Kânûnî Sultan Süleyman ve oğlu Sultan II. Selim devrinin İnegöl’e yansımalarını şu iki başlık altında inceleyebiliriz:A) “Derbend” ve “Bel” tabir edilen emniyet ve güvenlik açısından hassas olan mahallerdeki yeni düzenlemeler. B) Başta İnegöl kasaba merkezi olmak üzere yerleşim alanlarında gelişen sosyal, kültürel ve idârî yapılanma.
Yavuz Sultan Selim’in, İran ve Mısır’a karşı düzenlediği askerî harekât öncesinde derbentlerde yapılanma sağlanmıştır. İnegöl coğrafyasında bulunan bütün hassas geçitler gözden geçirilmiş; Yunus, Hüseyin Avni ve Pîrî Mehmed Paşaların direktifleri doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılmış; eksik olan personel, Haymana’dan veya çevre vilâyetlerden nakiller yapılarak tamamlanmıştır.
“Ermeni Derbendi” ile “Sınır Beli”nin kesişim noktasında yer alan Kurşunla Beldesi’ndeki Yıldırım Beyazıt Kervansarayı’nın verimli ve de yararlı bir şekilde işletilmesine bu dönemde de devam edilmiştir.
Aynı şekilde personeli yenilenen ve de birleştirilen “Domaniç” ve “Mîz Ali” derbendleri, emniyet ve güvenliği sağlayacak tarzda yenilenmiş; kırsal alanda ocak ocak farklı mahallerde yaşayan “yaya birlikleri”, Pamukça köyü‘nde iskâna tabi tutularak yerleşik düzene geçmeleri sağlanmıştır. Domaniç derbend görevlileri ile Mîz-Ali derbend görevlileri, Muzal/Gündüzlü köyü’nde buluşturularak takviye edilmiştir.
Muzal/ Gündüzlü Köyü, yeni baştan dizayn edilerek bir cami, bir medrese ve hamam yapılmıştır. Böylece yerleşik düzene geçirilen Muzal/ Gündüzlü köylülerinin kültürel açıdan gelişmelerinin yolu açılmıştır.
İnegöl kasaba merkezine gelince, Burada Sinan Bey’in yararlı ve de etkili çalışmalarına şâhid olmaktayız. Şöyle ki: Sinan Bey, 1509 yılı depremi sonrası, İnegöl kasaba merkezini yeni baştan düzenlemiştir. Kendi adıyla anılacak bir mahalleye dönüştürdüğü merkezdeki yerleşim alanına, cami merkezli bir sıbyan mektebive bir hamam inşâ ettirdikten sonra hizmete açmıştır.
İshak Paşa Medresesi’nde görev üstlenecek müderrislerin günlük ücretleri, 50 akçaya kadar yükseltilmiş hatta bir ara İstanbul Fatih Külliyesi’ni oluşturan ve “ sahn ” ismiyle şöhret bulan medrese seviyesinde değerlendirilmiştir. Şüphesiz bu yükselişte Sinan Bey’in rolü olduğu kadar İshak Paşa Vakıfları’nın- gerçek mütevellisi- durumunda olan İshak Paşa vârislerinin de rolü olmuştur.
Hamza Beyzâde Derviş Mehmed Bey’in himayesinde halka irşad hizmeti sunan Noktacı Kāsım Efendi Tekke ve Zaviyesi’nde yapılan yaygın eğitim ve öğretimin de İnegöl İshak Paşa Medresesi’nde yapılan örgün eğitim ve öğretimin kaliteli olmasında önemli rolü görülmüştür. Çünkü sözü edilen her üç eğitim ve öğretim kurumu, yekdiğerini desteklemiştir.
Ayrıca Hamza Bey’in torunlarından Mercidabık şehidi Mehmed Bey’in Kulaca ve Hamza Bey köylerinde inşâ ettirerek halkın hizmetine açtığı iki medresede yapılan tedrîsat da –örgün eğitim ve öğretim açısından- son derece önemlidir. Bu öğretim kurumlarında yetişen kültür sahibi kişiler, bulundukları yerleşim alanını aydınlatmışlar ve toplumun huzur ve mutluluğuna-geniş çapta- katkıda bulunmuşlardır.
Sözü edilen eğitim ve öğretim kurumları, maddî bakımından yeterli vakıf desteğine sahip olduğu sürece halk desteğine paralel olarak gelişmişler ve yararlı hizmetler, sunmuşlardır. Ancak Hamza Bey torunlarından Ebû Bekir oğlu Hamza Paşa örneğinde görüldüğü üzere vakıf mütevellisi, vakıf kaynaklarını tahrip ederek gasbetmeye kalkınca değil kaliteli eğitim-öğretim maalesef, müesseseler bile ortadan kalkmıştır. Sahip çıkılmadığı veya çıkılamadığından dolayı bugün, ne Kulaca Köyü’nde ne Hamzabey Köyü’nde ve ne de Muzal/Gündüzlü Köyü’nde medrese kalmamıştır.
İnegöl kasaba merkezinde yer alan İshak Paşa Medresesi, yıllar içinde büyük tahrîbât görmüş ise de -şükürler olsun- fizikî yapısı ortadan kaldırılamamıştır.